70

3.3K 527 411
                                    

Aldous Harding, Stop Your Tears

Zamanı geri almak, her şeyi çektiğim acıya rağmen baştan yaşamak istediğimde dokuz yaşındaydım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Zamanı geri almak, her şeyi çektiğim acıya rağmen baştan yaşamak istediğimde dokuz yaşındaydım. İlk kez böyle bir şey hissetmiştim. Okulun bahçesindeki banklardan birinde yalnız oturuyordum. Annemin sabah erkenden tarayıp ördüğü saçlarımı yarı yarıya çözmüştüm. Çirkin, umarsız, çekilmez bir çocuk gibi görünüyordum. Yanıma biri yaklaşmak istese bile saçlarımı, suratımın halini görüp vazgeçerdi.

Okula beraber gitmek istediğim tek kişi Yusuf'tu. Kardeşim yokken ders çalışmak, öğretmeni dinlemek veya bahçede diğer çocuklarla oynamak istemiyordum. Hepsinden nefret ediyormuşum gibi bakıyordum. Aslında nefret dahi etmiyordum. İçimde büyük, yaşımın çok üstünde bir boşluk vardı. Ruhumun baş edilemez acısını dokuza katlıyordu.

Zamanı geri alamayacağımı bilecek kadar büyümüştüm. Fakat acının benimle beraber katmanlaşarak etime sineceğini henüz bilmiyordum.

Yıllar içinde tüm kederime, kalbimin sızım sızım sızlayışına rağmen başa dönmek istediğim anlar oldu. On birinci yaş günümde, lise mezuniyetimde, nişanlandığımda, nişan atıldığında, âşık olduğumda, öleceğimi sandığımda, Sühan'ı doğurduğumda... Başa dönersem biraz daha mutlu olabilirdim. Acılar da tekrar tekrar kaburgalarıma çökerdi ama ben yine de biraz olsun mutlu olabilirdim.

Recep'in o kılığıma aldırış etmeden yanıma geldiğini yıllar sonra da anımsıyordum. "Saçlarını çözelim mi canim?"

"Çözdüm," dedim ona tüm aksiliğimle. "Bu kadar çözülüyor. Daha çözemiyorum."

"Getir ben yapayım," demişti o tatlı aksanıyla. Ellerini saçlarıma götürüp örgülerin geri kalanını da çözmüştü. "Bak işte oldu. Gel beraber köşede seksek oynayalım."

"Canım istemiyor."

Recep yüzünü sallandırarak, "Öğretmene mi kızdın sen?" dedi.

"Okula gelmek istemiyorum Recep," dediğimde ismini doğru telaffuz etmem ikimizi de ayrı şekilde yaraladı. Bunu Recep'in yüzünde görmüştüm. Yanımdaki boşluğa oturdu hemen. Tıpkı benim gibi karşıya bakmaya başladı ve bahçenin etrafını saran duvarlardan belli belirsiz görünen denizi seyrettik. Mavi, kalın bir çizgiyi andırıyordu deniz o zaman. Önemsemeden oturduğumuz yerde iç geçirdik. "Her sabah annem kaldırıyor, saçımı yapıyor, sütümü içmem için önüme koyuyor. Geceleri gizli gizli ağladığını bildiğim için sütümü içiyorum. Yoksa boyum uzasın da istemiyorum artık."

"Yusuf gidince boyumu yarıştıracak kimse kalmadı," demişti o da benzer bir üzüntüyle. "Seninle de yarışamayız. Ben artık süt içmiyorum canim. Okula gelirken çiçeklere döküyorum."

"Çiçeklere dökme. Onlar solar öyle. Bizim evin arka bahçesinde kediler var. Sabahları kapıya getir, ben onlara götürürüm."

"Geçen bir film izledik ya hani derste. Bir tane kadın vardı, çok güçlüydü. Hem geçmişe gidiyordu hem de geleceğe. Keşke biz seninle o kadın gibi olsak canim."

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin