47

3.8K 409 391
                                    

Cem Karaca, Sen De Başını Alıp Gitme

Reyhan kokusunu içime doldurmak için derin bir nefes aldım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Reyhan kokusunu içime doldurmak için derin bir nefes aldım. Ellerimin arasında tuttuğum bitkinin rengi mordu. Koyu rengine aldanıp güzelliğine hayranlıkla bakmayı bırakamadım. Bu otları limonla beraber kaynatıp içmek insana iyi gelirmiş. Dakikalar evvel tezgâhını ziyaret ettiğimiz yetmişli yaşlardaki kadın söylemişti. Kese kâğıtlarının içine doldurulmuş bir sürü bitkiyle yolculuğumuza devam ederken, kemiklerimin ağrısının hafiflemeye başladığını hissediyordum.

Koku ilaç gibiydi. Bazı kokuların insanı dirilttiğine inanan birileri bile vardı. Buna inanmayı herkesten daha çok isterdim.

Mardin, bizi öldürmeye meyletmemişti fakat soluk borumuza yasladığı hançerle dürtüp durmuştu. Günah şehrin olmasa da buradan buruk ayrılıyordum. Uçağın bizi yine Adana'da beklediğini, oraya altımızdaki araçla geçeceğimizi, önümüzde ve arkamızda bizi takip edip güvenliğimizi sağlayan başka araçlar olduğunu biliyordum. Bu şehirden hiçbir şey almamıştım yanıma. Sınırı geçmeden evvel yolun kenarında gördüğüm yeşilliklere, o yeşilliklerin arkasında kalan yaşlı kadına kadar.

Arabanın camı yarısına kadar açık olduğu için kokuları daha net aldığımdan emindim. Koltukta biraz toparlanıp başımı camdan dışarıya doğru çevirmiştim. "Dursana," Fersah'ın yüzüme düşen bakışlarını dudaklarımdan dökülen cümlenin ardından hissetmiştim. "O tezgâha uğramak istiyorum."

Hiç görmediğim ormanı ve içindekileri keşfetme şansına nail olmuşum gibi heyecanlanmamı algılayamamıştım. O anlarda bunu umursamıyordum da işin aslı. Yavaşça duran araçtan aşağıya indikten sonra Yanık'la Cafer'in de hemen arkamızdaki arabayı kenara çektiklerini fark etmiştim. "Giderayak bir sıkıntıyla burun buruna geldik demeyin bana." Cafer isyanını içine atarak fakat bir parça da yansıtmaktan geri duramayarak konuşuyordu. Ona hak vermediğimi söyleyemezdim. "Hiç hayırlı bakmıyor bunun gözleri. İyi hissetmiyorum ben Yanık."

Fersah'a bakarak söylediklerinin peşine Yanık onu umursamadan bir sigara yakmıştı. Kapattığı kapıya yaslanıp zehri içine çekerken, Cafer'in kendisine hayal kırıklığına bulanmış gözlerle baktığından habersizdi ya da haberi yokmuş gibi yapabiliyordu. "Yine nasıl yazıklar oldu bana," demişti başını sağa sola sallayan Cafer. "Ne desem boş..."

"Ben istedim durmayı," diye araya girmiştim ki mevzu dallanıp budaklanmasın. Cafer'in potansiyelini herkes farkındaydı. "Baksana şu tezgâha Cafer..." Adımlarımı bitkilerin arkasında kalan kadına doğru attım, yemeniyle kapattığı başını geriye yatırıp benim bakışlarımı karşıladı. "Kolay gelsin."

Bana Türkçe karşılık vermesini beklediğim yaşlı kadından anlamadığım bir dilde yanıt alınca kaşlarımı havaya kaldırdım. Fersah, anlayamadığımı fark ettiği anda devreye girmekte sakınca görmemişti. "Hoş geldin diyor sana," Çevirisine hayretle bakacağımı zannetsem de bunu yapmadım, zira onun birçok dile hâkim olduğunu öğrenmiştim. "Kürtçe konuşuyor."

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin