36

4.9K 569 457
                                    

Melike Şahin, Kara Orman

Uykusu gelen bebekler gibi iki kaşımın ortasına usulca dokunacak parmaklar istiyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Uykusu gelen bebekler gibi iki kaşımın ortasına usulca dokunacak parmaklar istiyordum. Kirpiklerim yavaş yavaş birbirlerinin üstüne örtülmeye başlasın, örümcek ağını andırsın ve ben her şeyin pamuktan yapıldığını sandığım bir rüyaya dalayım diye kıvranacak haldeydim. Fakat şimdi iki bacağı beşik bellemeyecek yaşta bir kadın olarak biliyordum; uyursam rüya değil ancak kan ter içinde kalmama sebep olacak kâbuslar görebilecektim.

Ben uykumdan küçük bir sokak çocuğunun titreyen görüntüsüyle beraber, çığlıklar içinde, kalbim göğsümü döve döve kalkmak istemiyordum.

Annem hep Tunç'un bebekliğinde uykusundan kıyameti kopararak uyandığını söylerdi. Etrafına dünya kadar yastık da dizilse o mutlaka kendini çarpacak bir köşe bulurdu. Bebekken bile en çok kendini yaralayan, en çok kendine kızandı sanki Tunç Alabeyli. Mesela Yusuf'un sesinin çıkmadığını, uyanınca etrafı izlemeye başladığını, annem uyanıp başına gelene kadar sessizliğini koruduğunu biliyordum. Aramızda bir yaş vardı fakat ben onun beşiğinin yanında duran küçük yatağımı da hatırlıyordum.

Beni kundağa koysalardı o kumaş parçası dayanmazdı. Duyduklarımdan, öğrenmeye korktuklarımdan sonra beni bir kundağa sarmaya kalkışsalardı ellerimi çıkaracak yer yine bulurdum. Gözlerimden akan yaşları silecek parmaklara ihtiyacım vardı. Kimsenin görmesini istemediğim o yaşlar için kendi ellerimi tutsak oldukları yerlerden çıkarmayı ezber etmiş vaziyetteydim.

Ben bu gece uyumak istemiyordum. Eğer uykuya yenik düşersem kendimle kavgaya tutuşacaktım. Gözlerimi iki saniyeden fazla kapalı tuttuğumda bile kapkara saçları ve gözleri olan bir sokak çocuğunu dizlerine sarılmış halde görüyordum. Biraz daha uzun kapalı tuttuğumda ise boğazımın ortasına dayanan çığlığı serbest bırakmaya her şeyden çok ihtiyaç duyuyordum. Ona alaycı bir surat ifadesiyle bakanların evini yıkmak isterken korkunçluğuyla dudak uçuklatacak şeyler yaşadığını hayal etmeye dayanamıyordum.

Fersah bana bir şeyleri açıkça anlatmayarak iyi mi yapıyordu? Belki. Fakat benim gözümün önüne getirmeye katlanamadığım korkunç hadiseleri yaşayan o değil miydi? Derim karşısında pul pul dökülecek olsa yine de onu dinleme arzusunun tarifsizliğiyle sınanmayacak mıydım?

Bu gece uyumak istemiyordum.

Kendime bugün için, sadece bugünün kopkoyu zehrini burnumun dibine kadar dayadıkları için izin verecektim. O sokak çocuğunu bağrıma basarken kollarımın yanan bir çıra gibi görünmemesi şarttı.

Büyük toplantının sarsıcı geçeceğini tahmin edebiliyordum ama uzuvlarımın her birini kora düşüreceğini aklımdan geçirememiştim. Fersah'ın kim olduğunu o dahi tam anlamıyla bilmiyorken, kendi için söylediği tek bir şey varken işlerin nasıl bu raddeye geldiğini anlayamıyordum. Allak bullak olmuş yüz ifadesinin üstüne örttüğü kalın bir örtü mevcuttu. Fersah'ı tanımadıkları için onun nasıl sarsıldığını, son gücünü kullanarak o koltuğa oturduğunu fark edememişlerdi. Bense geçmişini yerin yedi kat altında saklayan bu adamın ruhundan dökülen birkaç harfi omuzlarıma yerleştirmiştim. Nereye gitsem benimle birlikte geleceklerdi.

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin