5

9.7K 914 194
                                    

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu - Kavaklar

Kendi üzerimde görmek için çizmediğim, aniden vuran bir ilhamla kâğıda döktüğüm bir elbise vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendi üzerimde görmek için çizmediğim, aniden vuran bir ilhamla kâğıda döktüğüm bir elbise vardı. Derste yapılan uygulamadan sıkılıp dizlerimi kırarak duraleti kucağıma çekmiştim. Saman kâğıdının üzerinde oynattığım kalemin beni bu kadar yansıtabilecek bir elbiseyi ortaya çıkartacağını bilmiyordum. Zihnimde herhangi bir görüntü yok zannederken çok daha başarılı bir modelle karşı karşıyaydım. Yine de o çizim benim için diğerlerinin arasında kaybolup gidecek herhangi bir çalışmaydı. Haliyle büyük çizim dosyamın içinde yerini almıştı.

Kadir dersten sonra beni almaya geldiğinde arabaya apar topar binmiştim ve bu sırada da dosyayı ayaklarımın dibine düşürüp çizimlerin bulunduğu kâğıtların etrafa saçılmasına sebebiyet vermiştim. Söylenerek onları toparlamaya kalkıştığımda Kadir'in üzerine simler dökülmüş gibi ilk dikkat çeken kâğıdı eline aldığını görmüştüm. O elbiseyi görüp beğenini açık eden ifadenin yüzüne yerleşmesini, bana bakıp elbiseyi üzerimde hayal ettiğini tek görüşte farkına varabilmiştim. Söyleyeceği şey her ne olursa olsun evirip çevirme huyunun olmadığını bellediğim adamın dudakları çok geçmeden kıpırdamıştı. "Bu elbiseyi nişanımızda üzerinde görmek istiyorum," Parmak uçları çizimin etek uçlarında gezindi aynı anda. "Hemen diktirelim. Ruhunun bir parçasını o yüzük parmağına takılırken üzerinde taşı olur mu?"

Taşımıştım. Bakanın dönüp bir daha bakmak için başlarını benden yöne çevirdikleri görkemli nişanımızda kendi çizdiğim elbiseyi giyinmiştim. Fotoğraflarla bunu ölümsüzleştirmek gibi bir yanlışın pençesine düşmüştük. Biteceğini bilseydik bizi bir manayla buluşturamayan o anlarda poz vermeyi düşünmezdik. Biteceğini bilseydik ne olurdu? Kadir'e bakıp gülümseyebilir miyim mesela? Onunla ayrılacağımız günü bilmiyorken ama ayrılacağımızı hiç aklımızdan çıkaramazken baktığımız, dokunduğumuz ve gülümsemediğimiz her yer dikene dönüşür müydü? Yine de bakar, dokunur, gülümser miydik? Kan içinde kalarak. Kan içinde kalmayı göze alacak kadar gözümü karartmış mıydım?

Kadir'i sarsmadığıma, göğsünden bir parçayı koparıp acılar içinde kıvranmasını izlemediğime göre öylesine bir yangında tutuşmamıştım. Yanmamıştım demek mümkün değildi. Tedavi edilmeyecek bir yanık bedenime uğraşamaya teşebbüs etmemişti sadece.

Fularlı'nın haberi gelince Fersah'la apar topar çıktığımız yolda Kadir aradı. Hızlıca sorduğu hal hatırın ardından bu meselede yanımda olmanın doğru hissettireceğine dair kurduğu cümleleri sessizce dinledim. Arabanın içi öyle içine hapseden bir suskunluğu barındırıyordu ki onun sesinin dışarıya kadar geldiğini farkındaydım. Tek eliyle direksiyonu kavrayan Fersah'ın yer yer trafiğin yakamıza yapıştığı İstanbul'un yollarına sövdüğünü tahmin ediyordum. Belki de onu yapmaya bile tenezzül etmeden iç dünyasında da sessizlik çemberinde dönüyordu.

"Buna gerek yok," dedim Kadir söyleyeceklerini bitirdiğinde. "Ortak bir işin içinde değiliz. Aslına bakarsan bu bir iş değil. Mesela bana ait. Ailemi sırtından vuranı kendi ellerimle bulup kafasını gömdüğü kumdan çıkartacağım."

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin