Helöööö... Bana kızgın olduğunuzu biliyorum ama bende bunu telafi etmek adına part 2'yi de bugün atacağım. Yorumlarınızı okumadım sanmayın okudum ama genellikle yeni bölüm sorulduğu için yeni bölümü göndererek cevap vermek istedim. :) Ve de artık adım adım finale gidiyoruz. İçimde bir burukluk var ama diğer yandan da mutlu gibiyim. Sizler neler düşünüyorsunuz?
Bölüm, bir kısmına kadar düzenlenmiş bölümlere göre yazdım. Yine de okumayanlar için belirtelim tekrardan; Carlos Alaz'ın köpeği. :)
Keyifli okumalar diliyorum ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Satır arası yorumlarınızı okumak beni çok mutlu ediyor.
**************
Kahvaltımı hızlı hızlı yaparken Ezgi "Boğulacaksın Simal." Dedi gülerek. Babam da onun gibi bana gülerken konuşabilmek için ağzımdakini hızlı hızlı yutmaya çalıştım.
"Alaz bugün taburcu oluyor değil mi?" Diye sordu babam.
Başımla onaylarken ağzımdakini yutup derin bir nefes aldım. "Evet. Alaz'a kalsa ilk günden çıkacaktı. Şimdiye kadar yatması bile mucize." Tehditle hastanede tutmuştuk resmen. Hastaneden çıksa sanki bir şey olacak (!) Ne var ya bir hafta yatsaydı? Bu kadar yatması bile mucize diyerek şansımı zorlamıyordum. Dün akşama kadar ben de onunla kalmıştım tabii ki ama dün akşam eve gelmiştim, sabah Carlos'u hastaneye götürebilmek için. Çünkü ikisi de birbirini çok özlemişti. Carlos havlayarak odaya girince güldüm. "Alaz'ın ismini duydun, gel tabi." Diye söylenirken ağzıma bir parça simit atarak ayağa kalktım.
Alaz hastanedeyken Carlos'u bize getirmiştim. Emrah ve Anıl sürekli evde olamıyorlardı. Güneş teyze de benimle hastanede olduğu için Carlos için en iyisi bu olmuştu. Fatma abla bizde olduğu için Carlos'u gönül rahatlığıyla evde bırakabilmiştim.
Carlos'u sevip başını öptüm ve otomatik gezdirme tasmasını takarak babam ve Ezgi'ye döndüm. "Biz çıkıyoruz. Alaz birazdan çıkar, geç kalmayalım."
Böyle bir dönemde yani peşimde bir ruh hastası varken beni yalnız gönderir miydi babam? Tabii ki hayır. Babamlar kafamdaki planı bilseler büyük bir tartışma çıkardı ve asla izin vermezlerdi. Bu yüzden son ana kadar da bilmemeleri en iyisiydi. Düşününce, nasıl yapacağımı ya da neler olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu ama bir şekilde olacaktı. Babam şimdiye kadar da yalnız bırakmamıştı zaten ve beklediğim hamle anında gerçekleşti. Babam masadan kalkarken "Yalnız nereye Küçük hanım?" dedi ve Ezgi'ye dönüp devam etti. "Sen gelecek misin ya da okula bırakalım seni Ezgi?"
"Yok enişte teşekkür ederim. Benim dersime biraz daha var. Emrah alacak beni, siz gidin."
"Tamam nasıl istersen, sen de kendine dikkat et." dedi babam babacan bir tavırla. Ezgi babamı başıyla onayladı ve Carlos'a el salladı. "Hoşça kal Carlos."
Gülümsedim. "Dersten sonra yanımıza gelirsin zaten. Ararım ben seni, konuşuruz."
"Tamam." dedi gülümseyerek ve odadan çıktık.
Babam beni hastaneye bırakıp gitmemişti tabii ki. Çünkü Carlos'la hastaneye giremeyeceğim için kapıda bekliyordum Alaz'ı. Carlos Alaz'ı beklediğimizi anlamış gibi sağa sola heyecanla koştururken gülümseyerek onu otomatik tasmasından kontrol ediyordum.
"Alışmıştık Carlos'a." Diyen babamla kıkırdadım.
"Biz de sahiplenelim artık bir tane. Bir türlü fırsat olmadı. Adı da... Felix olsun ya da Victor."
Babam keyifle gülerken beni kolunun altına aldı. "En son Victor Hugo okumuş olabilir misin?" En son okuduğum kitabı düşününce gülmeden edemedim. Ama babamın bunu bile tahmin edebilmesi başka bir boyuttu. "Felix olsun ya da sahiplenince düşünelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)
Teen Fiction*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sırtındaki elimde hissettiğim ıslaklıkla elime bulaşan Simal'in kanına baktım şaşkınlıkla. "a-ağ-ağla...