Odamda toplantıda üzerinde durduğumuz konuları incelerken Düşler evinin de giderlerini inceliyordum. Saatlerdir odamda bu gibi şeylerle boğuştuğum düşünülürse biraz ara verip dışarı çıkmam iyi olabilirdi. Kapım tıklatılınca "Gel." Dedim başımı dosyadan kaldırmadan. Cenk ya da Ezgi olmalı diye düşünürken masama bırakılan saksıdaki orkideyle başımı kaldırıp gelene baktım. Tanımadığım biriyle karşılaşınca kaşlarım hafifçe çatılırken ayağa kalktım.
"Buyurun? Size nasıl yardımcı olabilirim?"
Koyu kahverengi gözlerinde anlam veremediğim farklı bir bakış vardı. Hafif kirli sakalları, kemikli çene hattıyla oldukça ciddi bir yüz ifadesi vardı. Boyu yaklaşık 1.88 falanken yaşı en fazla 30 görünüyordu. Siyah takım elbisesiyle siyah bir gömlek tercih etmişti. Gömleğinin iki düğmesi açıktı ve kravat takmıyordu. Bakışlarında ve duruşunda meydan okur gibi bir diklik varken dudaklarındaki küçük gülümseyiş bunu destekliyordu. Kimdi bu adam?
"Murat." Diyerek elini bana uzattı.
Duruşumu bozmadan elini tutup sıktım. "Simal."
"Biliyorum." Dedi gülümseyerek ama elimi bırakmaya niyeti yoktu. Elimi çekecekken tutuşunu biraz sıklaştırarak buna engel olduğunda tek kaşımı kaldırdım. Elini yere paralel olarak çevirerek parmağımdaki yüzüğüme baktı. "Hayırlı olsun sözlenmişsiniz. Sizce de erken değil mi?"
Elimi elinden çekerek konuştum. "Bunun sizi ilgilendirdiğini hiç sanmıyorum. Neden burada olduğunuzu öğrenebilir miyim?"
Sözlerim umurunda değilmiş gibi koltuğa oturdu rahat tavrıyla. "Bence otur ayakta kalma."
"Neden burada olduğunuzu öğrenebilir miyim sakıncası yoksa?"
"Neden buradayım? Bir düşüneyim..." diyerek düşündüğünü belli ederken üzerindeki alaycılığın sebebi neydi bilmiyordum. Kimdi neyin nesiydi onu da bilmiyordum. Koltuğuma oturup ona bakmaya devam ettim. "Buldum." Elini şıklatarak bana baktı. "Beni tanımak isteyeceğini düşündüm Simal. Yoksa hata mı ettim?"
Bu oydu... Dün gece bana mesaj atan kişi... "Sensin... Dün gece bizi izleyen, bana mesaj atan..."
Elini şıklatarak işaret parmağıyla beni gösterdi. "Bingo." Yüzündeki keyifli sırıtış beni sinirlendirirken sırtımı dikleştirdim.
"Madem buradasın açık açık konuşalım. Ne istiyorsun? Derdin ne?"
"Benim kimseyle derdim yoktur. Zira biriyle derdim varsa o kişi artık yoktur." Sırıtması kaybolmuştu ama rahat tavırları üzerindeki alaycılık henüz kaybolmamıştı. Gözlerimi bile kırpmadan ona bakmaya devam ettim. "Simal Aksoy... Alaz Kunter'in, ona dokunanı yaktığı sevgilisi." Sessizliğimi korudum sakince ve arkama yaslandım rahatlıkla. Derdi Alaz'dı ama neden? Kimdi ve nereden çıkıp gelmişti? "Neden şimdi karşınıza çıktığımı merak ediyor olmalısın."
"Senin sorunun ne biliyor musun? Lafı çok uzatıyorsun."
Güldü ve dudaklarını dilinin ucuyla nemlendirdi. "Karşında durmamın sebebinin Alaz olduğunu düşünüyorsun değil mi?"
"Seninle daha önce karşılaştığımı hatırlamıyorum."
Alayla surat astı. "Kalbimi kırıyorsun şu an. İyice düşün bakalım, hatırlaman gerekiyor."
Kaşlarım çatılırken kendimi zorladım ama onu gerçekten hatırlamıyordum. Ya da hatırlamıyordum. Kafamı mı karıştırmaya çalışıyordu? Ama öyle olsa bile bu ona bir şey kazandırmazdı. O halde gerçekten benimle daha önce karşılaşmıştı. Çok yüksek bir ihtimalle de Aksoy kolejine geçmeden önce onunla karşılaşmış ve anlaşılan onun canını fena halde sıkmıştım. İyi de nasıl? Bunu hatırlamam gerekmiyor muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)
Teen Fiction*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sırtındaki elimde hissettiğim ıslaklıkla elime bulaşan Simal'in kanına baktım şaşkınlıkla. "a-ağ-ağla...