*DÜZENLENDİ*
****************
Fotoğraf albümlerini nereye koymuştu babam? Salonda mıydı? Hayır, çalışma odası. Yok salon muydu? Ya da sinema odasında ki dolapta mıydı?
Derin bir nefes alıp verdim sakinleşmek için. Tamam sakinleş Simal. Montumu ve çantamı yere bırakırken albümü nereye koyduğumuzu düşündüm. Babamın çalışma odasındaydı. Evet kesinlikle oradaydı çünkü ben bakmayı istemediğim için babam da elime en az geçebilecek, çalışma odasında ki bir dolaba koymuştu. Hızlı adımlarla üst kata çıkıp babamın çalışma odasına daldım. Parçaları birleştirmem için Alaz'ın küçüklük fotoğraflarına bakmalıydım. Belki de tüm çocukluk fotoğraflarıma...
Dolaptaki tüm albümleri çıkartıp masanın üzerine bıraktım. Masa lambasını yakıp albümün birini açacakken durdum. Derin bir nefes aldım. Eğer Umut, Alaz ise -ki öyleydi- kendime çok kızacaktım biliyordum ama... Bu saatten sonra kararımdan geri dönemezdim.
Albümü açmamla karşıma ilk çıkan fotoğraf annem, babam ve bendik. Sayfanın altına atılmış tarihe bakılırsa ben 4-5 yaşlarındayken hazırlanan albümdü bu. Annem albümlerin hepsini yıllara göre hazırlardı. Özel albümler hariç tabi...
Dolan gözlerimi kırpıştırdım ve sayfaları çevirmeye başladım. Pek çok kişiyle fotoğraflarımız vardı ama benim önceliğim küçük bir erkek çocuğu bulmaktı. Ve çok geçmeden de bulmuştum. Umut aslında Alaz'dı. Karşımda duran fotoğraftaki hali daha küçüktü ama Umut olduğu belliydi. Fotoğrafta üç kişiydik ben, Alaz ve küçük kız. O da Hazal olmalıydı.
Hazal 2-3 yaşlarındaydı ve Alaz ve benim aramda oturuyordu. Aslında kameraya bakan tek kişi bendim. Alaz, bize; Hazal, abisine bakıyordu. Fotoğrafları inceleyerek sayfaları çevirmeye başladım.
*
Gözümün önünden o kadar çok sahne geçiyordu ki neler olduğunu anlayamıyordum. Benim çocukluğumdu ama çevremden o kadar çok kişi vardı ki kimin ne dediklerini anlayamıyordum. Çünkü herkes konuşuyordu. Kalbim çok hızlı atıyordu. Ellerimle kulaklarımı kapattığım da nefes alamamaya başladım. Başım dönmeye başladığında bir el beni o karmaşanın içinden çekip almıştı sanki.
Derin bir nefes alarak yerimde sıçradığımda etrafıma bakındım. Babamın çalışma odasındaydım ve fotoğraflara bakarken uyuyakalmıştım anlaşılan. Kalbim hâlâ hızlı hızlı çarpıyordu ve boncuk boncuk terlemiştim resmen.
"En iyisi git elini yüzünü yıka ve aklını toparlayıp gel Simal." Diyerek ayağa kalktım ve çalışma odasından çıktım.
Odama girince direkt banyoya yöneldim. Üzerimdekileri çıkarıp attım ve yüzüme soğuk bir su çarptım. Ellerimi lavaboya yaslayarak aynadan kendime baktım. Hatırlıyordum... Belki eksikler vardır ama şuan için bir şeyleri hatırlıyormuşum gibi hissediyordum. Hatta Umut dediğim o çocuğa 5 dakika içinde neden güvendiğimi ve yıllar geçse de neden unutamadığımı da biliyordum. Çünkü o zaman da biliyordum ki Umut benim için birine benziyordu. Kaybetmeye dayanamayacağım için unutmayı seçtiklerimden birine. Değerli birine...
Alaz'a...
Yıllar da geçse şartlar da değişse o benim için değişmeyecekti. Ben hep ona güvenecektim. Hem de hiç sorgulamadan... Hatıralarım da unutsa kalbim unutmayacaktı. Nasıl ben onu 7 yaşındayken unutmuşsam 9 yaşımda başka biri olarak tekrar ona güvenmiştim. Üstelik sadece 5 dakika gördüğüm biriydi o zaman. 11 yaşımdayken olanlardan sonra Umut'u da o parka gömmüştüm. Unutmamıştım ama beni bulmasını da istememiştim. Benim için parkta ki çocuk olarak kalsın istemiştim. Şimdi ise 17 yaşındaydım ve bu sefer işler değişmişti. Çocuk değildim ve ne hissettiğimi, neler olduğunun farkındaydım. Alaz da bana geçmişimi hatırlatan bir şeyler olduğunu en başından beri biliyordum. Kalbim onu unutmuyordu ve hangi zaman karşıma çıkarsa çıksın onu hissedip yine ona güveniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)
Teen Fiction*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sırtındaki elimde hissettiğim ıslaklıkla elime bulaşan Simal'in kanına baktım şaşkınlıkla. "a-ağ-ağla...