90. Bölüm: Uçurum

322 32 45
                                    

Helöööö... Söz verdiğim gibi buradayım işte. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur.

Bölüm şarkısı Mehmet Erdem - Hakim Bey. Bölümü iki şarkıyla yazdım bir diğeri de; Mor ve Ötesi - Melekler ölmez.

Bölüm ithafıyla ilgili geçen bölüm yorum yapmanızı istemiştim ve şu an tek yorum var. Bölüm ithafı gecemsensizdi- 'ye. Yorumların için çok teşekkür ederim. :)

Keyifli okumalar dilerim...

********

Günleri karıştırdığımız olurdu hepimizin zaman zaman ama geceyle gündüzü karıştıracağım hiç aklıma gelmemişti. Günlerden neydi? Gündüz müydü gece miydi? Kaç gün olmuştu? Bilmiyordum, hiçbir şey bilmiyordum. Dayanacak ne kadar gücüm kalmıştı onu da bilmiyordum. Bileklerimdeki iplere bakarken gözlerim morluklarda ve ara ara kanamış yerlerde gezindi. Yüzümü görsem ben bile tanıyamazdım herhalde. Gözlerimi açarken bile canım öyle acıyordu ki açmak istemiyordum ama bir gerçek daha vardı ki; dayanmak zorundaydım.

Boş odada beyaz ışık gözlerimi acıtsa da gözlerimi gezdirdim ezberlediğim beyaz duvarlarda. Soğuk hava depolarına benziyordu. Bembeyazdı. Duvarları, yeri, tavanı, kapısı... Her yer bembeyazdı. En köşede bir yatak vardı ve bir de karşımda kamera. Hiçbir şey yoktu. Ses bile yoktu. Bir de... Çok soğuktu... Sol gözümden bir damla yaş akıp giderken bacaklarımı kendime çekmek istedim ama bedenim öyle çok acıyor ve yorgundu ki hareket ettiremedim bile.

Barlas'ın bacağı iyi durumdaydı. O günün sabahında buraya sokmuştu beni ve daha da çıkmamıştım. Anlaşmayı bozmamıştı. 3 gün geçmiş miydi onu da bilmiyordum ama tecavüze uğramamıştım. Sadece birkaç kez zorla öpmüştü. Aklıma gelince yüzüm iğrenerek tekrar buruştuğunda dudaklarımdan acılı bir inilti kaçtı. Karşı koyacak gücüm yoktu çünkü. Kendimden iğrensem bile hiçbir şey değişmiyordu. Tabii tüm bunların dışında Barlas'ın bir seri katil olduğunu öğrenmiştim. Sonumun ne olacağını bilsem de umudum asla tükenmiyordu. Barlas'ın da istediklerini yapacağıma olan inancı asla bitmiyordu. Bulacaklardı beni ama bulamazlarsa da Simal olarak ölmek istiyordum. Barlas'ın önünde eğilip onun istediklerini yapmayacaktım. Beni bulsalar bile yaşıyor olmam çok düşük bir ihtimaldi ama son bir kez de olsa görmek istiyordum onları. Kendilerini suçlamamalarını söylesem yeterdi bana. Çünkü biliyordum ki yetişememiş olurlarsa Alaz da babam da suçluluk duygusuyla kahrederlerdi kendilerini. 'Suçunuz yok.' demek istiyordum. Ben o güne kadar dayanabilir miydim, ondan emin değildim işte.

Kapı açılma sesiyle gözlerimi kapattım ve 'Allah'ım sen bana güç ver' diyerek tekrardan açtım. Barlas gülümsemesini bozmadan odaya elindeki sandalyesiyle girdi ve karşıma oturdu. "Günaydın aşkım."

Sabah olmuş...

"Çok yorgun görünüyorsun. Duymak istediklerimi söylersen tüm bunlar bitecek aslında." dedi sahte bir üzüntüyle. "'Seni seviyorum' demekle başlayacaksın. Çok kolay."

Yutkunurken boğazım kuruduğu için yüzüm buruştu. Dudaklarımı aralayıp yorgunca konuştum. "Seni seviyorum Alaz."

Yüzündeki gülümseme silindi yavaşça ve gözlerinin koyulaşmasını gördüm. "O ismi kullanmaman gerektiğini söylemiştim sana. Hep aynı şeyi yapıyorsun Simal. Beni sinirlendiriyorsun."

"Yalan söylemek huyum değildir."

Ayağa kalkıp yanıma doğru adımlarken gerginlikle yutkundum. Beklediği olur muydu gerçekten? İnsan öyle bir raddeye geldikten sonra acı çekmemek için boyun eğer miydi? Ölmemek için ne kadar ileri giderdi insan? Ben ne yapardım peki? Bugün böyleydim, peki yarın?

Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin