Helöööö... işte geldim sonunda. Aranızda benim gibi YKS'ye girecek kişiler varsa onlara yarın için başarılar dilerim. umarım emeklerinizin karşılığını alırsınız. :) sizleri çok seviyorum. <3
dün söz verdim ama ancak gelebildim. uzun zamandır bu kadar uzun bir bölüm yazmamıştım. hatalarım varsa affedin stresliyim ve gözümden kaçmış olabilir. görsel koyacaktım ama aklımdaki görseli bulamadım bulduğumda koyacağımdan emin olabilirsiniz. :) :) zaten biliyorsunuz ki sınavdan sonra tüm bölümleri düzenlemeye alacağım :)
ne zaman geleceğimi bilmiyorum ama sınavım iyi geçerse anında burada yeni bölümle geleceğimden emin olun :) bu süreçte bana destek olup beni anlayışla karşıladığınız için çok teşekkür ederim. hepinizi çok seviyorum. :) <3
multide; Simal'in söylediği şarkı var. 'bana bir masal anlat baba'
Uzuuuun bir bölüm oldu. keyifli okumalar.
*************
'Sen ona bakarsın o zaten sana bakıyordur. Dünyanın en güzel hissi diyebilirim...'
***
Bazen her şey bitti, kötü şeyler geride kaldı dediğiniz anda çıka gelirdi bazı şeyler. Hiç beklemediğin bir anda... Nasıl olduğunu bile anlayamadan.
Notlarda öyleydi...
Umursamamıştım. Hatta Alaz'ın kıskançlığı dışında kimse ciddiye almamıştı normal olarak. Ama şimdi kalbimin korkuyla çarpmasının sebebi de o notlardan biriydi.
Buradaydı... Sedef'in evini bulup benim burada olacağımı bilecek kadar yakınımda bir yerlerdeydi. Nasıl bu kadar yakınımda olabilirdi?
"Ne yazıyor?" Diye sordu Sedef. Yiğit Alaz'ın elinden kağıdı alıp sesli bir şekilde okudu.
"izimi bulamazsınız ama ben seni her yerde bulurum Simal. Korkma sakın benden. Sadece seni istiyorum. Sana sarılmak, elini tutmak, saçlarına dokunmak istiyorum. En çokta kokunu içime çekmek istiyorum... Kokunu duydum. Ama daha fazlasını istiyor ciğerlerim. Bağımlılık yapan bir madde gibi kokun..."
Duymak bedenimin bir kez daha ürpermesine sebep oldu. Alaz sertçe ayağa kalktığında dolmaya başlayan gözlerimle savaşırken ona baktım. Bilinmezlik korkutuyordu beni. Hem de o benim bu kadar yakınımdaydı ama ben onu bilmiyordum. Belki de her gün gülümseyip selam verdiğim biriydi?
"Kim lan bu kim? Burada olacaklarını bile bilen bu şerefsiz kim? Biz burada olmasaydık ne yapacaktı o piç?"
"Takip etmiştir belki. Simal'i sen getirdin. Takip eden, dikkatini çeken bir şeyler var mıydı?" Diye sordu Anıl
"Takip edilseydim fark ederdim. Gözümden kaçması imkansız."
"Alaz polise gitmemiz gerek. Bu mesele büyüyeceğe benziyor. Kızların olduğu eve elini kolunu sallaya sallaya girmiş herif. Ne kızların ne de bir başkasının ruhu bile duymamış." Dedi Ediz.
Gözlerimi onlardan çekip parmaklarıma indirdim. Herkesi kendimle birlikte tehlikeye çekmekten nefret ediyordum.
"Biliyorum Kemal amcaya haber vereceğim zaten... ve." derken susunca başımı kaldırıp ona baktım. Bana bakıyordu.
"Babama?" dedim yavaşça.
Başıyla onayladı.
Başımı iki yana salladım. Üzüntü, stres babama zarar verirdi. kalbi için çok riskliydi bu. "Olmaz. Kalbine dikkat etmesi gerek. Çok stres, üzüntü, korku kalbine iyi gelmiyor." Telefonda sakin sakin anlatsam bir dert; 'baba gelir misin?' demem ayrı dertti. İki türlüde buraya gelmek için arabasına binecek ve yol boyu düşünecekti de düşünecekti. O günde araba kullanırken kalp krizi geçirmemiş miydi zaten? Buna bir kez daha dayanamazdım. Ne ben ne kalbi... o gün şanslıydı ama bugün olmayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)
Teen Fiction*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sırtındaki elimde hissettiğim ıslaklıkla elime bulaşan Simal'in kanına baktım şaşkınlıkla. "a-ağ-ağla...