ben geldim ama 54. bölümde yaptığım hatayı yeni fark ederek geldim. hepinizden gerçekten çok özür dilerim. aynı bölümü iki kere paylaşmışım. sizden gerçekten çok özür dilerim. bir anlık dalgınlıkla farkında olmadan aynı bölümü paylaşmışım. hatam affola. bundan sonra böyle bir hata olmayacağından emin olabilirsiniz...
bu bölümü partlara ayırmamın sebebi, aşırı uzun olmuştu ve sizin sıkılmadan okumanızı istemem. :)
multide şapkalı yani Simal'in yaralanmasına sebep olan adam var....
bölüm şarkısı; Emre Aydın - Beni vurup yerde bırakma
keyifli okumalar...
*******
Hayatı ertelemeyin... sevdiğiniz kişiye açılın, kıyamadığınız ayakkabınızı giyin, istediğinizi yiyin, gülün; ölüm var... en çokta sevdiğinize sarılın çünkü bir daha sarılmaya fırsatınız olmayabilir...
*
Duvara tekme atarken telefonumun çalmaya başlamasıyla hemen açtım.
"ne oldu amca?"
"Alaz hemen hastaneye gelin" deyip yüzüme kapatınca kaşlarım çatıldı. Herkes bana bakarken Yekta'ya dönüp "biz hastaneye gidip geleceğiz. Diğer çocuklardan bir haber çıkarsa hemen beni ara" dedim. başıyla onaylarken hafifçe omzuna vurup diğerlerine başımla işaret yapıp önden yürümeye başladım.
Çocukların hepsini geceden araştırıp bulduğumuz adreslerin olduğu mahallelere göndermiştik. Onlarla birlikte bizde çıkmıştık. Ama hala bir şey bulamamıştık. Koray amcanın babam ve amcamla birlikte gazetecilere yaptığı açıklama sürekli olarak yayınlanıyordu. Bir de biz hastaneden çıktıktan sonra Simal'i bizim hastaneye aldırdıklarını duymuştum.
Kısacık ESLEM'DEN
İrkilerek gözlerimi açtığımda kendime kızarak ayağa kalktım. Bütün gece bu ameliyatı yapabilecek doktorları araştırmıştım ve en sonunda uyuyakalmıştım belli ki. uyunacak vakitti sanki. Salak Eslem! Simal'in hayatı söz konusu bense uyuyakalıyordum. telefonuma baktığımda şarjının bitip kapandığını gördüm. ayağımı sinirle yere vururken cebime katıp tabletimi ve Simal'in raporlarını falan alarak ayağa kalktım. Rahat araştırma yapabilmek için hastanenin en sakin köşesine geçmiştim bu yüzden etrafta kimse görünmüyordu. Tabletimi açtığımda saatin o kadar da geç olmadığını gördüm. rahat bir nefes verirken bulduğum profesör ve uzman doktorlara gönderdiğim maillerden birkaçından geri cevap aldığımı görünce heyecanla durdum. Ama İngiliz doktor hariç olumlu şeyler yazmamıştı. Onun numarasını da yazdığını görünce telefonumu şarja takabilmek için koridorun sonundaki bekleme salonuna girdim. Bir tane erkek dışında kimse yoktu. Tam karşımda gördüğüm prize heyecanla koşup takılı olan telefonu umursamazken çantamdan- çantam! Yanımda değildi ki, ne yapacaktım şimdi?! telefonların aynı olduğunu fark ederek onunkini çıkarıp kendi telefonumu taktım.
"hey hey. N'apıyorsun sen?"
"şarj aletim yanımda değil. Telefonumun şarjı bitti ve çok acil bir görüşme yapmam gerek."
"bende acil bir telefon bekliyorum ve telefonumun bu yüzden şarj olması gerek." Kaşlarımı çatıp "ben görüşme yapıncaya kadar kapanmaz herhalde telefonun. Bekle iki dakika."
"bak kızım. Zaten yeterince gerginim bir de sen germe beni."
"ne kadar öküzsün sen? gerginmiş (!) bende gerginim. Bu görüşmeyi yapmazsam masum bir kız senin yüzünden ölebilir." Diye kızdığımda yüzü değişti. "ölüm kalım savaşı veren biri daha..." diye mırıldandı kendi kendine. "yap görüşmeni. Şarj da sende kalsın, bana yeter bu kadarı." Odadan çıkıp giderken şaşkınca arkasından baktım uzunca. Ama şu an onun için yapabileceğim yoktu. Bir an önce doktorla görüşmem gerekiyordu. Her geçen dakika bizim aleyhimizeydi. Babamlar ne yapmışlardı, bulmuşlar mıydı haberim yoktu. hemen telefonumu açıp doktoru aradım. İngiliz doktor yapabileceğini falan söylerken ani gelen bir haberle başka bir ameliyata girmesi gerektiğini söyleyip özür dileyerek kapatırken yazışmalara geri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)
Teen Fiction*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sırtındaki elimde hissettiğim ıslaklıkla elime bulaşan Simal'in kanına baktım şaşkınlıkla. "a-ağ-ağla...