Odama girenlere bakarken gülümsedim. Cenk, Helin, Ezgi, Anıl ve... Gülümserken ona ismiyle seslenmek için dudaklarımı araladım fakat ismini hatırlayamadım. Bugün geç gelmişti burada kalmış olmasına rağmen ama ismini bir türlü çıkartamıyordum. Kaşlarım çatıldı. Neden ismini hatırlamıyordum. Dün de sormuştum ismini. Uyandığım andan beri buradayken ismini bilmememe imkan yoktu! Unutmuştum. İsmini unutmuştum.
"Simal, kızım iyi misin?"
Başımı iki yana salladım. Hatırlamıyordum işte onun ismini. Neydi? Neydi? "Hatırlamıyorum. Onun ismini hatırlamıyorum." Ağlamaya başlarken babam yanıma oturup yüzümü ellerinin arasına aldı. Endişeli gözleri beynimde 'Sakinleş' uyarıları salsa da içimde büyüyen sinire hakim olamıyordum. "Kızım hiç önemli değil. Bak bana."
"Önemli! Hatırlamıyorum tamam mı, hatırlamıyorum?!"
"Simal-"
"Dışarı çıkar mısınız? Ben yalnız kalmak istiyorum." diye çıkıştım sakinleşemeyeceğimin farkına varınca. Hiçbirinin kalbini kırmak istemiyordum ama kendimi de durduramıyordum.
"Kızım bana bakar mısın lütfen?"
"Baba çıkın diyorum ya! Yalnız kalmak istiyorum ben!"
Onlar çıkınca örtüyü yüzüme kadar çekip ağlamaya başladım sinirden. Hafızamı kaybetmiştim ama yeniden tanıştıklarımı da mı unutup duracaktım? Hiç bitmeyecek miydi bu?
Sakinleşmeye başlarken derin nefesler alıp verirken yatağımda doğrulup oturdum. Her seferinde bağırıp çağıracak ve onları odamdan kovacak mıydım? Babamın dediği sinir krizi miydi bu da? Kalbim pişmanlıkla burkulurken babama seslenmek istiyordum ama cesaret edemiyordum. Bana kızmayacağını hatta kızmayacaklarını içten içe biliyordum ama kızsalar kendimi daha iyi hissedebilirdim sanırım şu an. Düşüncelerimi duymuş gibi kapım yavaşça açıldı ve babam içeriye girdi gülümseyerek.
"Gelebilir miyim? Daha iyi misin?"
Hiçbir şey olmamış gibi içtenlikle bana gülümsemesiyle yeniden gözlerim dolarken başımla onayladım. Kapıyı kapatarak yanıma gelip oturdu. Ellerimi tutarken bana biraz daha yaklaşıp şefkatle kollarının arasına aldı beni. "Ağlama prensesim. Sana sinir krizlerinden bahsetmiştim, hatırlıyorsun değil mi? Daha üç gün oldu uyanalı. Biraz daha dayan sonra geçecek bu krizlerin."
"Baba gerçekten isteyerek yapmıyorum. Kendimi durdurmak istiyorum ama sizi üzmemek için çıkmanızı istiyorum. Özür dilerim gerçekten."
"Özür dileme kızım, özür dilenecek bir şey yapmadın. Sana o gün söylemediğim yan etkilerden biri de buydu. Kısa zamanda olan bazı şeyleri de unutabilirsin. Asıl ben özür dilerim. O gün sana bunu söyleseydim böyle sinirlenmezdin belki de."
Babamdan ayrılarak yüzüne baktım. Bu yüzden mi hatırlayamamıştım. O gün kısa bir süre böyle olacak demişti ama ya bitmezse? Hep unutursam... "Unutacak mıyım hep?"
"Geçici bir durum inan bana güzel kızım. Sana hep dürüst oldum ve hep de öyle olacağım. Sinir krizleri gibi ağlama nöbetleri, ani duygu değişimleri de yaşayabilirsin. Dikkat dağınıklığı da yaşayabileceğini söylemişti bunu da yaşıyorsun. Bir de bu unutma durumu vardı. Bunlar gibi şeyler yaşayabilirsin kısa bir süre ama sen iyi olduktan sonra bunları da birlikte atlatacağız."
"Bana hep doğruyu söylersin demi baba? Ben anlayamıyorum ne doğru ne yanlış... Sizleri hiç üzmek istemiyorum ama başarıyor muyum bilmiyorum. Sen bana hep doğruları söyler, doğruyu gösterirsin demi baba?"
Beni göğsüne çekerek kollarını bana sararken saçlarımı okşar gibi başımdaki sargıyı okşadı. "Tabii kızım. Hep doğruları söylerim sana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)
Teen Fiction*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sırtındaki elimde hissettiğim ıslaklıkla elime bulaşan Simal'in kanına baktım şaşkınlıkla. "a-ağ-ağla...