16. Bölüm: Acı gün

1.8K 80 57
                                    

*DÜZENLENDİ*

Bölüm şarkısı Sertap Erener- Bir çaresi bulunur. 

************

Bu hayatta kazanan yoktu. Hep kaybediyorduk. En azından ben... Önce annemi sonra da babamı... En acı olanda ikisinin de benim yüzümden kaybetmiş olmamdı. Babam benim yüzümden bugün o yola çıkmıştı. Annem o gün benim yüzümden o yola çıkmıştı. Ben neden bu kadar bencildim? Benim bencilliğimin bedelini onlar ödemişti... İsteklerimden kendimden bir kez daha nefret ettim. Bana geliyorlardı. İkisi de tam bugün bana gelmek için yola çıkmıştı ama o yol bir türlü bitmedi. Önce annemin arabası uçurumdan denize düştü, şimdi de babamın uçağı yere çakıldı. Ya da o da denize düştü. Tek bir gerçek vardı o da artık onların olmadığıydı...

Beynim uyuşmuştu sanki. Anlayabiliyordum ama beynim kabul etmiyordu sanki olanları. Yanaklarımın ıslandığını hissediyordum ama nefes almayı bile unutmuş gibiydim.

Babam beni bırakmazdı. Bırakamazdı. Söz vermişti o bana. Bacaklarım titrerken 1-2 adım atmıştım ki beni daha fazla taşıyamadılar ve yere düştüm. Hıçkırırken bacaklarımı kendime çekip kollarımı dizlerime sardım. Boşlukta kayboluyordum.

"Hayır... hayır... O-olamaz..."

Gözlerim yere sabitlenmişti ama hâlâ ağlıyordum. Yavaş yavaş öne arkaya sallanıyordum. "yalan söylüyor. Benim babam ölmedi ki. Gelecek. Herkes görecek gelecek benim babam. Daha yeni indi o uçaktan, havalimanında o şimdi yarım saat sonra yanımda olacak. Bana sarılacak. Bende ona sarılacağım. Gitmez o beni bırakmaz."

Sallanmamı durdurup kollarımı dizlerimden çektim. Gözyaşlarım mümkünmüş gibi daha fazla hızlandı. Hıçkırıklarımdan nefes alamıyordum. Almak da istemiyordum zaten... Gitmişti. Babamda beni bırakıp gitmişti. Ben ise ikisinin de gidişini sadece uzaktan izlemiştim. Hiçbir şey yapamıyordum. Sıkı sıkı kolyemi tuttum. "benim yüzümden! Benim! Affedin beni. Nolur. Benim yüzümden. Benim bencilliklerim yüzümden. Ben ne yapacağım şimdi. siz olmadan ben nasıl tutunurum." Diye bağırırken saçlarımı çekiştirdim. Telefonumun sesi kulaklarıma doldu. Kim olduğuna bile bakamıyordum. Gücüm yoktu. Oradan arıyorlardı. Belki de babamı bulmuşlardı. Kalbim sıkışıyordu.

Telefonum yine çalmaya başlarken titreyen ellerimle açarken yazan ismi görememiştim bile. Alaz ya da Ediz'di muhtemelen. Telefonu kulağıma götürürken dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı.

"Simal? Kızım ağlıyor musun sen?" duyduğum sesle kulaklarım uğuldamaya başlarken kalbim sıkışmayı bıraktı. "ba- baba?" dedim kısık sesimle kekeleyerek. Gözümdeki yaşları silip ekrana baktım 'Her şeyim' yazıyordu. Gözyaşlarım bu sefer şaşkın bir mutlulukla akmaya devam etti. Yaşıyordu. Ama nasıl? İçinde bulunduğum durumu ben bile anlamamıştım.

"Kızım niye ağlıyorsun? Bir şey mi oldu?"

"Baba... baba sen neredesin? nasıl?"

"kızım özür dilerim. Son bir imza kalmış. Sonradan bir daha gelmeyeyim dedim 1 hafta daha senden uzak kalmak istemedim o yüzden imza için geri döndüm ama uçağı kaçırdım. İşlerim bitti, şimdi özel uçakla geliyorum. Kalkış yapacağız birazdan."

"baba gelme. N'olur gelme." Dedim gözyaşlarımın arasından güçlükle. "ne oluyor kızım? Neden gelmeyeyim? Sen niye ağlıyorsun?"

"baba... senin bileceğin uçak dü-düşmüş. Her yerde senin resmin var. Uçakta Koray Aksoy da vardı diyorlar." deyip hıçkırdım. "ne? –bir şeyler mırıldandı ama anlayamadım- kızım ağlama. Simal'im ben iyiyim. Uçak kalkış yapacak şimdi kapatmam gerek. 4-5 saate yanındayım söz veriyorum."

Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin