helööö... biliyorum bugün geç kaldım. üzücü haberler üst üste geliyor lütfen beni affedin ve bölümün tadını çıkarın. umarım beğenirsiniz.
multide; Ediz...
*********
Kafeye geldiğimde derin bir nefes alıp içeri girdim. İçeride göz gezdirirken bana bakan Kutay'ı görünce onun olduğu masaya oturdum.
"merhaba."
"merhaba. Gerçekten beni çok mutlu ettin. Aramayacağını düşünmeye başlamıştım." Gülümsedim. "inan bende."
"fikrin nasıl değişti peki?" çok güzel soru ama çalışmadığım yerden gelmişti. Hadi cevap ver bakalım Simal hanım. Fikrin nasıl değişti?
"neyse ya. Önemli olan burada olman." Dedi dirseklerini masaya yaslarken ve beni sorudan kurtardı. Onu daha bir saat önce aramıştım. Bizimkiler okulda Alaz'ı zor tutuyor olmalılardı. "ne içersin? Ya da ne yiyelim?"
"kahve"
Kutay siparişlerimizi verip bana döndüğünde yavaş yavaş olaya girmeye başladım. "Başak'ın bir abisi olduğunu bilmiyordum?"
"birbirimizden pek bahsetmeyiz."
"neden?" dedim merakla. "normal bir abi kardeş değiliz." Öz kardeş değiliz desen ölcen sanki. Ona içimden göz devirirken "tam olarak şimdi ne yapıyorsun?" dediğimde güldü.
"beni baya merak ediyorsun galiba?" geldiğimden beri adama soru soruyordum salak gibi. Yüzümü düşürüp arkama yaslandığımda garson siparişlerimizi getirmişti. Sorularımı en az seviyeye indirmeyi kafama not ettim hemen. Garson gidince konuştum. "rahatsız etmek istememiştim. Öylesine soruyordum." Masadaki elimin üstüne elini koyunca yutkundum. "hayır, sormandan rahatsız falan değilim. Geldiğin için çok mutluyum. Lütfen sor." Elimi elinin altından çekip kahvemi elime aldım.
"babamın şirketinde çalışıyorum. 2 gün önceye kadar yurt dışı işlerini ben yürütüyordum." Dedi yüzünde hoşnut olmayan bir ifadeyle.
"çalışmaktan hoşnut değilsin galiba?"
"öyle bir şey değil. Çalışmayı seven biriyimdir ama... babamın bana verdiği işler fazla can sıkıcı." Yüzünde pek çok ifade varken sözlerindeki anlam işlerden sıkıldığıydı. Telefonum çalmaya başlayınca ona hafifçe gülümseyip ayağa kalkıp uzaklaştım.
Kafeden sonra Kutay'la ayrılacağımızı düşünürken hiçte düşündüğüm gibi olmamıştı. Kutay beraber yürümeyi teklif etmişti. Bende doğal olarak kabul etmiştim. Dakikalardır da yürüyorduk. Adımları bir an dururken bana döndü. Telefonum yine ve yeniden çalmaya başlayınca uzaklaşmak için bir adım atmıştım ki kolumdan tutarak durdurdu.
"benim yanımdasın ama arayan kimse sesini benden daha çok duydu. Bu sefer açma."
Alaz dakika başı aradığı için Kutay'ın bunu söylemesi normaldi. Başımla onaylarken Alaz'a mesaj gönderip aramayı sonlandırdım.
"dakikalardır yürüyoruz ama istersen arabamı getirtebilirim. Yürümeyi sevdiğim için sana fikrini sormadım. Özür dilerim."
"yoo. Bende severim yürümeyi."
Dudaklarında buruk bir gülümseme oluşurken "ben yalnız yürümeyi sevmem. Çocukken biri vardı ama uzun zamandır o da yok." sesindeki hüzünle kaşlarım hayretle havalandı. Onun acı çektiğini hiç düşünmemiştim. İzzet Sırdan'dan dolayı galiba... ama Kutay onun öz oğlu değildi ve belli ki o da acı çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)
Teen Fiction*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sırtındaki elimde hissettiğim ıslaklıkla elime bulaşan Simal'in kanına baktım şaşkınlıkla. "a-ağ-ağla...