Turnikelerden geçtiğim sırada bana seslenilince başımı kaldırıp gülümsedim.
"Simal"
"Alaz. Sen beni mi bekliyorsun?"
"Cenk'i bekleyecek halim yok herhalde güzelim" derken elini belime koyup yanağımı öptü.
"Akşam sana sürprizim var."
Heyecanla ona baktım. "Gerçekten mi? Neymiş?"
"Sürpriz olduğunu söyledim sanıyordum" diyerek sırıttı.
"Çok gıcıksın. Ama çok seviyorum." Dudaklarına yerleşen gülümsemeyle gözlerime baktı. "Siz iki gündür bana mı yürüyorsunuz acaba hanımefendi?"
Düşünür gibi mırıltilar çıkarırken yanaklarım pembeleşmişti bile "biraz."
Kahkaha attı. Bende gülüşünü izledim gülümseyerek. Gülüşünün bu kadar güzel olması diğer insanlara haksızlıktı. Kelebek görse ömrü uzar cümlesi Alaz'ın gülüşünü anlatıyordu.
Beni kendine çekip burnunu burnuma sürterek "bence koşuyorsun." Diye fısıldadı.
"Hoşuna gitmiyor mu yani?"
Sırıttı. "Çok hoşuma gidiyor. Seni öpmekte öyle" diyerek dudaklarıma eğilirken yüzümü geri çektim. Utanarak etrafıma bakındım. "Alaz." Diye uyandığımda keyifle güldü.
"Sıcak çikolata içmek ister misin?"
Hevesle başımı salladım. "Ama akşam ne sürprizin olduğunu söylemedin?"
Kahkaha atarken kafeteryaya yürümeye başlamıştık.
"İpucu ver bari?"
"Moralini yükseltecek bir şey."
"Hadi ya cidden mi? Çok açıklayıcı oldu gerçekten. Bende moralimi düşürecek bir şey sanmıştım." Diyerek göz devirdim.
İşaret parmağıyla burnumun ucuna dokundu hafifçe. "eğleneceksin boş ver."
Alaz sıcak çikolata ve kahve alırken bende yanında duruyordum. İlk onun kahvesi verildiğinde alıp kokusunu içime çektim hafifçe. "Kokusu çok güzel. İçsene." diyerek dudaklarına uzattım kahveyi. Bir yudum aldığı sırada benimde sıcak çikolatam gelmişti. Gülümseyerek aldığımda Alaz'ın ödetmeyeceğini bildiğim için bu çabaya girişmedim bile.
Birlikte masaya geçerken sıcak çikolatadan bir yudum aldım ve tadıyla mırıltılar çıkarırken gözlerimi kapattım. Alaz'ın gülüşüyle gözlerimi açıp ona baktım.
Boş bir masaya otururken "tadına baksana çok güzel" diyerek ona uzattım. Alaz bana bakıyordu ama daha çok dudaklarıma. Yüzüme eğildiğinde alt dudağımı ısırdım gerginlikle. Kafeterya çok kalabalıktı ve kalbim delicesine çarpması sakinleşmem için hiç yardımcı olmuyordu!
Bir bakışı, bir gülüşü yetiyordu kalbimi hızlandırmaya...
"Dudaklarının tadı çok daha güzel bence."
"Sapık mısın Alaz?" Diye sessizce söylendim.
"Utandın."
"Gıcık" diyerek arkama yaslandım. O ise sırıtarak beni izliyordu. Bilerek yapıyordu öküz. Ama şuan hatırladığım şeyi Alaz'a söylemem gerektiği için her şeyi bir kenara bırakıp ona baktım.
"Şey... sana bir sey söyleyeceğim."
"Notla-"
"Hayır hayır onunla alakası yok." Diyerek sözünü kestim. Alaz da ne diyeceğimi merak ederek sessiz kalıp bana bakmaya devam etti. "Ben doktora gitmeye karar verdim. Sanırım haklısınız. Bir kontrolün kimseye bir kaybı olmaz."
"Bunu sonunda anlamış olman çok güzel ama fikrini bir anda değiştiren ne? Başka bir şey daha mı oldu?"
"Hayır. Baş dönmeleri çok fazla. Bazen bayılacak gibi oluyorum. Tansiyonum düşmüştür falan diyordum ama bu kadar sık olması kafamı karıştırdı. Bir de yorgunluk, uykusuzluk gibi şeyler de eklenince bir kontrolden zarar gelmez dedim."
"Sonunda bunu diyebildiğine göre kalk gidiyoruz. Daha fazla vakit kaybetmenin anlamı yok" diyerek ayağa kalkınca şaşkına ona baktım.
"Alaz dersimiz var. Yarın gideceğiz. Söz veriyorum. Ama ders varken olmaz."
"Bu fikrin hoşuma gitmedi. Şimdi gideceğiz."
"Randevu alalım ama bugün olmaz. Ders aralarında bile Emre'yle proje için buluşacağız. Yarın sabah erkenden gideceğiz zaten ama bugün olmaz"
Derin bir nefes vererek geri oturdu. "Şimdiye kadar inat etmeseydin ya da biraz umursasaydın kendini neyin olduğunu biliyor olurduk şimdi."
"Ya tamam ama kızma artık. Hastaneleri sevmiyorum biliyorsun. İyi anılarımız yok. Hastaneye grip olup gitmeyi bende çok isterdim ama ya ağır yaralı olarak götürüldüm ya da sen yaralıyken gittim. Ve tabi babam... Zaten babamda azar atacak eminim. Bugüne kadar geçiştirdim diye."
"Haklı olduğumuzu biliyorsun sende."
Somurttum. Biliyordum ve bu yüzden susuyordum ya zaten.
Hastaneler bana güzel şeyler yaşatmamıştı ki. Günlerce Alaz'ı beklemiştim ağlamaktan acıyan gözlerle. Babamı beklemiştim aynı şekilde. Yüreğim ağzımda nefes almıştım.
Tüm bunları bunca zaman umarsamamamın sebebi ise çok uzun zamandır bunlar oluyordu. Düşününce ilk başta kendim bile farkında değildim tüm bunların. Yavaş yavaş olmuştu şimdi ise her şey oldukça belirgin yaşanıyordu. Uzun zamandan kastım yaklaşık 3-4 ay. Belki de daha fazla...
Kendim bile farkında değilken onlara bir şey söyleyemezdim zaten değil mi?
"sürprizinden önce moralimi bozman çok güzel oldu gerçekten"
Sandalyemi yanına çekip elini yanağıma koydu.
"Senin için endişeleniyorum. Gülümse şimdi. Sen gülümse ki bende nefes alabileyim."
Dudaklarım bunu duymayı bekliyormuş gibi yukarı doğru kıvrıldı ve kıkırdadım.
"Sürprizi öğrenmeye hak kazandım bence. Söyle artık. Söz bilmiyormuş gibi yapacağım."
Kahkaha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)
Teen Fiction*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sırtındaki elimde hissettiğim ıslaklıkla elime bulaşan Simal'in kanına baktım şaşkınlıkla. "a-ağ-ağla...