Helöööö... nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Çünkü birazdan bir yeni bölüm daha paylaşacağım XD
Finale doğru! 100. bölüm final :(
Keyifli okumalarrrr
**
Kolay olmamıştı İstanbul'a dönmem. Benim için hiç bu kadar zor olmamıştı İstanbul'a dönmek. Babamı, arkadaşlarımı, Güneş teyzeleri hepsini çok özlememe rağmen gelmem zaman almıştı. Alaz ile yurt dışına çıkarken planımız ülke değiştirirken falan İstanbul'a uğramak üzerineydi çünkü ben babamı, arkadaşlarımı, Kaju'yu, Picasso'yu, Victor'u, Carlos'u özlerim demiştim.
Özlemiştim. Hem de çok özlemiştim ama gelmek istememiştim. Gelememiştim... Sanki İstanbul'a dönersem tekrardan en başa hatta daha geriye dönecekmişim gibi hissetmiştim. Çünkü ben gerçekten boğuştuğum düşüncelerden, ruh halinden kurtulmak istiyordum. Bana 'Nasılsın?' dediklerinde boğazım düğümlenmeden 'iyiyim' diyebilmek istiyordum. İyi olmak istiyordum. Bunun için de bu şehirden uzak kalmam gerekiyormuş. Çünkü buralarda iyi olmam mümkün değildi o sıralar. Ben değil ama babamlar ara ara gelmişlerdi yanımıza.
Bu uzaklaşma bana neler kazandırdı dersek, bana beni kazandırdı diyebilirim. Eskisi gibiyim diye bir şey diyemem çünkü o yaşananlar, yaşandı ve onları silip atmam kesin çözüm değil. Olanları yaşanmadı diyerek kendimi kandıramazdım; bedenimde, ruhumda yaraları varken... Evet yaraların izleri kaldı belki ama ben üstesinden geldim. Ben yaptım dediğime bakmayın, Alaz olmasaydı hiçbir şeyin üstesinden gelemezdim. Çünkü kendimi kaybettiğim, pes ettiğim her anımda benim yanımdaydı. Bana liman olmuştu. Teselli edip ayağa kalkmam için zorlamamıştı. Çünkü o an ayağa kalksam iki gün sonra belki de daha sonra daha kötü yıkılacaktım. Beklenenden çok farklı tepkiler vermişti. Ve tabii ki babam... Arkadaşlarımız... Yan yana değildik belki ama sevdiklerim hep benimleydi aslında. Sonuç olarak ben şu anda buradaydım işte. Yeniden İstanbul sınırlarında... Buradan gideli yıllar olmuş gibi hissediyordum. İstanbul'da mevsimler değişmemişti belki ama ben de mevsimler değişmişti artık. Elimde hissettiğim sıcaklıkla sol yanıma baktım gülümseyerek.
"Güzelim? Baktığın yönde değilim, kime bakıyorsun sen gülümseyerek?" dedi alayla. Tüm eşyalarımız bizden önce geldiği için yanımızdaki çantalardan başka eşyamız yoktu. Alaz'la yürümeye başlarken cevap verdim. "Baktığım her yerde seni görüyorsam demek ki..."
Güldü keyifle karşıya bakarken. Sakallarını kestiği için gözlerim çenesine takılıp duruyordu. Hafif kirli sakal da sakalsız olmak da ona çok yakışıyordu. Şu anda öpsem fena halde hoşuna giderdi ama kalabalık ortamlarda rahat hissetmiyordum kendimi. "Ben gözlerimi kapattığımda da orada sen varsın."
"Şikayetçi misiniz yoksa Alaz Bey?"
Başını bana doğru çevirip gözlerimin içine bakarken elimi daha sıkı tuttu 'bırakmam' dercesine. "Asla." Gülümsediğimde elimi bırakmadan kolunu başımın üzerinden geçirerek kolunu omzuma attı ve beni kendine çekerek saçlarıma bir öpücük bıraktı.
Yanında durduğumuz arabayla Alaz'a döndüm. "Senin araban?"
"Evet."
"Bizi akşam bekliyorlardı. Kim getirdi arabanı?"
"Yekta'ya söylemiştim o dedi getirir bırakırım falan diye. Araç kiralayacaktım yoksa ama işte Yekta sağ olsun."
Arabaya bindiğimizde derdim çok başkaydı. Emniyet kemerimi takacakken sıkışmışta gelmiyormuş gibi numara yaptım. "Alaz gelmiyor bu." Sorgulamadan taktığı emniyet kemerini çözüp benim emniyet kemerimi takmak için üzerime eğilmişti ki yüzünü ellerimin arasına alarak dudaklarımızı birleştirdim. Afallasa da hemen toparlanmıştı ve öpüşüme karşılık vermeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)
Teen Fiction*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sırtındaki elimde hissettiğim ıslaklıkla elime bulaşan Simal'in kanına baktım şaşkınlıkla. "a-ağ-ağla...