"Korku albayım, mahveder insanı. Kimi zaman öfke olur kimi zaman gözyaşı. Ama kalpte kalmaz korku, dışarı çıkar. Bulur sahibini."
°°°
Tim göreve gideli 2 gün olmuştu ve bugün Gökhan'ın doğum günüydü. Bu geçen 2 gün boyunca Gökhan ile dinlenme odasında oturmuş bol bol sohbet etmiştik. Bunun dışında bir de Kemal abilere yemeğe gittiğimiz günün ertesi günü ilçeye gitmiş ve okul için birkaç malzeme almıştım. Kalem, defter gibi...Gözde ile sürekli iletişim halindeydik. Bu akşam gelip sürpriz yapacaktı. Söylediğine göre 4 aydır falan hiç görmemişti Gökhan'ı. Sadece telefonda konuşmuşlardı. Hayatları öylesine zorluydu ki kimisi nişanlısının kimisi sevgilisini kimisi babasını göremiyordu aylarca.
Timden haberim yoktu. Ne zaman geleceklerini de bilmiyordum. Gökhan da bilmiyordu göreve dahil olmadığı için. İkimiz sadece oturup sohbet ediyorduk.
Anlattığına göre Gökhan tek çocuktu. Maddi durumları da oldukça iyiydi. Okumasa da asker olmasa da işi hazırdı ama Gökhan asker olmayı tercih etmişti.
Küçükken gördüğü bir bayrak sebep olmuştu buna da. Yıllarca hayalini kurmuştu ve kavuşmuştu. Ceyhun kadar neşeli değildi ama Kutay kadar ağırbaşlı da değildi. Girdiği ortamı neşelendiriyordu.
Garip birisiydi Gökhan. Kendini sevdiriyordu insanlara.
"Tim gelmiş." diyerek önünde durduğu pencerenin önünden çekildi.
O odadan çıkarken ben de peşinden ilerlemiştim. Tim tüm asaletiyle askeriyenin büyük kapısından girerken Gökhan kolumu dürttü.
"Ben de böyle asil duruyor muyum acaba?" dedi.
Ufak bir kahkaha atıp başımı salladım. "Duruyorsun tabi. Şu kamuflajlarınıza hayranım doğrusu." dedim.
Bana cevap vermezken "Hoş geldiniz komutanım." diyerek Komutan'a asker selamı verdi.
"Hoş bulduk Kesici." dedi ve time döndü. "Akşama kadar dinlenin güzelce."
"Emredersiniz komutanım."
Tim dağılırken Gökhan da onlarla beraber gitmişti. Büyük ihtimalle görevin nasıl geçtiğini soracaktı.
"Benimle gel Öğretmen Hanım." diyerek önden ilerledi ve dinlenme odasına girdi. Sinirli gözüküyordu. Neyi vardı bilmiyorum ama benimle çok sakin konuşacağa benzemiyordu.
Ben de peşinden dinlenme odasına girdiğimde kapıyı sertçe kapattı ve bana döndü. "Niye tek başına çıkıyorsun dışarı?" diye sordu sesinin yüksek çıkmasını umursamadan.
Sesini yükseltmesini beklemediğimden afallamıştım. "Anlamadım." dedim. Sesim onunkinin aksine normalinden de kısık çıkmıştı.
"İlçeye gitmişsin, tek başına. Yanında kimse olmadan gitmişsin. Sana beraber gidelim demedim mi? Acelesi mi vardı? 2 gün bekleseydin beraber giderdik."
Sesi ilkine göre daha normal çıkıyordu ama hâlâ yüksekti.
"Tek başıma gittim ve geldim. Hiçbir şey olmadı. Bunu neden bu kadar sorun ettin ki?"
Yalandan alaycı bir gülüş kondurdu yüzüne ardından da ellerini kısa saçlarına geçirdi.
"Olabilirdi ama. Yine yara alabilirdin, kaçırılabilirdin, ölebilirdin Öğretmen Hanım. Ölebilirdin. Duyuyor musun? Geldiğimde seni burada bulamayabilirdim." Yüzüme baktı ve burukça gülümsedi. "Korkuyorum senin için." dedi. Sesi fazla cılız çıkmıştı. "Seni koruyamamaktan, haklı çıkmaktan korkuyorum. Birileri senden bu gücünü de cesaretini de alacak diye çok korkuyorum. Zor mu bunu anlaması?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA -Tamamlandı-
General Fiction-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretmen'i şehit ettikleri gibi seni de şehit ederler. Acımazlar, gözlerini bile kırpmazlar. Hiç mi acımıyo...