"Hayaller albayım, geleceğe dair kurulan hayaller... Her nefesimizde onlara daha çok yaklaştığımızı bilmek mi daha yaşanılır kılar bu hayatı? Yoksa o hayalleri sevdiğimiz insanla kurmuş olmak mı?"
°°°
Esenboğa'ya ayak bastığımız an derin bir nefes çektim içime.
Ankara...
Bebekliğim, çocukluğum, ergenliğim, gençliğim, öğrenciliğim...
Ankara, benim kimsesizliğim...
Elimi Asrın'ın eline hapsettiğimde içeriye doğru ilerlemeye başladık.
Feride Sultan bizi bekliyordu. Asrın ise onunla tanışacağı için fazlasıyla gergindi.
Valizlerimizi alıp taksiye gidene kadar çok az konuşmuştuk. Sessizliğimizi takside de korumuş, Feride Sultan'ın evine kadar aramızdaki konuşmalar Asrın'ın sorduğu ufak birkaç soru ve onlara verdiğim cevaplardan oluşmuştu.
"Heyecanlı mısın Komutanım?" diye sordum gülerek.
"Olmaz mıyım hiç? Sakinleşmeye çalışıyorum ama olmuyor."
Ben sessiz kalmayı tercih ederken taksinin bagajından eşyalarımızı alıp apartmana doğru ilerledik.
1 kat yukarı çıktık ve Feride Sultan'ın kapısının önünde durduk.
Derin bir nefes alıp zile bastım. Çok geçmeden açılan kapının ardında gözleri dolmuş bir adet Feride Sultan bekliyordu bizi.
"Benim güzel yavrum." diyerek sıkıca sarıldı boynuma.
Yüzümde oluşan tebessümle sarılışına karşılık verdim.
Bir süre sarılmış ardından geri çekilmişti. Asrın'a dönerek "Sen de hoş geldin oğlum." dedi.
Asrın gülümseyerek "Hoş buldum." dedi ve uzanıp Feride Sultan'ın elini öptü.
"E hadi girin içeri, kapıda koydum sizi de."
Birlikte içeri girip çantaları kapının kenarına bıraktık. Salondaki boş kanepeye Asrın ile yan yana oturduğumuzda Feride Sultan da karşımıza oturmuştu.
"Nasıl özlemişim Sevda seni."
"Ben de seni çok özledim sultanım."
Gerçekten çok özlemiştim. Tüm hayatımda vardı Feride Sultan. Birden ondan uzağa gidince yokluğuna alışmak zor olmuştu.
"Sen nasılsın oğlum? İşlerin güçlerin nasıl?"
"İyiyim Feride teyze. Vatan nöbetindeyiz işte."
Feride Sultan tebessüm ederek bana baktı. Bir şey söylemeden tekrar Asrın'a döndü.
"Sevda zor birisidir oğlum." diyerek söze girdi. Günlerdir bu konuşmayı yapmak için beklediğini biliyordum. "İnatçıdır, gözü karadır. Zordur onunla anlaşması."
Asrın'ın yüzünde bir gülümseme ile bana döndü. "O inatçılığı olmasaydı ve savaşmak yerine Ankara'ya dönseydi şu anda yanında ben olmazdım."
Yüzümde oluşan tebessüm onun eseriydi. Sevgisi, merhameti, hayranlığı benim gülümsememe yetiyordu.
"Kızım, yemekler hazırdı. Altını aç da ısınıversin. Oturalım sofraya. Açsınızdır siz."
Başımı sallayarak ayağa kalktım ve mutfağa yöneldim.
Ocağın üzerindeki iki tencerenin altını yaktım ve salondaki ufak masaya götürülecekleri ayarlamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA -Tamamlandı-
Ficción General-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretmen'i şehit ettikleri gibi seni de şehit ederler. Acımazlar, gözlerini bile kırpmazlar. Hiç mi acımıyo...