"İnsanın bu hayatta birçok görevi var albayım. Bir çok sıfatı var insanın. Kimlikten kimliğe, mimikten mimiğe bürüdüğü bir hayatı var. Ama içinden bir tanesi var ki dünyalara bedel. Sadece biri insanlara bedel."
°°°
Annelik insanın kalbini tıka basa dolduran bir duyguydu sanırım. Bir insan anne olduğunu hissettiği anda bambaşka birisine dönüşüyordu. Sahip olduğunu yavrusunu her türlü kötülükten o anda korumak istiyordu.
Elimdeki beyaz çubuğa tekrar bakma isteği duydum. Kalbi öyle hızlı atıyordu ki nasıl sakinleşeceğimi bilmiyordum. Gözümden boşanan yaşlar nasıl duracaktı, bilmiyordum.
Gebelik testinin kutusunun arkasında çift çizginin pozitif durum olduğuna dair yazan yazıyı defalarca kez okudum. İnanamıyordum. İçimde canlı bir varlık taşıdığıma inanmak kolay değildi.
Sabah beni uykumdan uyandıran bulantının sonucunda tüm cesaretimi toplayıp eczaneden gebelik testi almıştım. Yaşadığım durumlar gebeliğin birçok belirtisini karşıladığı için ihtimal veriyordum ama düşük de olsa negatif çıkma olasılığı olduğu için içimde bir korku vardı.
Evet, bekliyordum ama bazı gerçekleri beklemekle yüzleşmek aynı şey değildi. Ben hamile olduğumu düşünüyordum ama şu anda hamile olduğumu biliyordum. Anneydim ben artık. İçimde kendimden ve sevdiğim adamdan bir parça taşıyordum.
Elim istemsizce karnıma gitti. Onun varlığını bu şekilde daha iyi hissedeceğimi düşünmüş olmalıydım. Onu elimin altında hissetmek istedim.
Çalan telefonumla kendimi soyutladığım gerçek dünyaya geri dönerken testi ve kutusunu elimden bırakıp sehpanın üzerinde duran telefonumu aldım. Asrın arıyordu. Hissetmiş miydi acaba?
"Efendim?" diyerek açtım telefonu. Sesimden ağladığımın belli olmaması için bir çaba sarf etsem de anlayacağından çok emindim.
"Çiçeğim, nasılsın?" diye sordu. "Sabah beni uğurlamaya da kalkmadın. Aklım sende kaldı. İyisin değil mi?"
Bir sorunumuz da buydu. Uykum daha da ağırlaştığı ve uyku ihtiyacım arttığı için sabahları Asrın'ı işe uğurlayamıyordum.
"İyiyim." dedim. "Gittiğini duymamışım bile. Keşke seslenseydin bana."
"Uykunu bölmek istemedim. Şu sıralar yorgun düşüyorsun sanırım. Sürekli uyukluyorsun."
"Evet, sanırım." dedim.
"Sevda'm, sen iyi olduğuna emin misin? Sesin ağlamışsın gibi geliyor. Bir sorun mu var?"
Yüzümde koca bir tebessüm oluştu. "Yok sevgilim. Gayet iyiyim. Bir şey gördüm de duygulandım biraz, kötü bir şey yok. Merak etme."
"Peki. Öyle diyorsan öyle olsun. Kapatmam gerekiyor şimdi. Akşam gelirken ekmek almam gerekiyor mu?"
"Bir tane alsan iyi olur aslında. Yetmeyebilir."
"Tamam çiçeğim. Görüşürüz akşam."
"Görüşürüz canımın içi." diyerek telefonu kapattım. Haberi Asrın'a nasıl vermem gerektiğini bilmiyordum. Kimseyle paylaşmadan önce Asrın'la paylaşacaktım. İlk onun öğrenmeye hakkı vardı. Sonra hastaneye de beraber gider kesin bir test yaptırırdık.
Derin bir nefes alıp oturduğum kanepeden kalktım. Gebelik testini ve kutusunu banyodaki dolaba koyup mutfağa geçtim. Akşama kadar bir şey bulurdum illaki yaklaşık üç saatim vardı.
✨
Çalan kapı ziliyle birlikte ayağa kalkıp kapıya ilerledim. Kapı deliğinden Asrın'ın geldiğini görünce içime yayılan huzurla kapıyı açtım. "Hoş geldin." diyerek sıkıca boynuna sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA -Tamamlandı-
General Fiction-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretmen'i şehit ettikleri gibi seni de şehit ederler. Acımazlar, gözlerini bile kırpmazlar. Hiç mi acımıyo...