-seksendört-

10.3K 630 250
                                    

"İnsan insanı güçlendirir albayım. Yarasını sarar ve ona güç olur. İnsan insanın yarasını yok eder albayım. Yaraları zaman değil, zamanın getirdiği insanlar iyileştirir."

°°°

Günlerdir olduğu gibi gözlerimi yine Asrın'ın kokusu ile açıyordum. Yanında birisinin kıpır kıpır uyumasına o kadar alışmıştı ki artık benden sonra uyanıyordu.

Yataktan biraz doğrulup saçlarıyla oynamaya başladım. Saçlarına dokunduğum an uyandığına adım kadar emindim ama şu anda sırf biraz şımarmak için gözlerini açmıyordu.

"Artık uyansanız mı komutanım?" diye sordum. "Yola çıkacağız." diye ekledim.

Bugün Ceyhun ve Eda’nın nişanı vardı. Eda Ankara'dan dönerken bir anda aklına gelen fikirle direkt Urfa'ya geçmeye karar verip nişanı yapmak istemişti. Ceyhun da dün akşam gitmişti Urfa'ya. Süleyman ve Miray'ı da yanında götürmüştü.

Eda ile 2 haftadır görüşmüyorlardı. Günler sonra ilk kez birbirlerini nişanlarında göreceklerdi.

Biz ve diğerleri de bugün yola çıkacaktık. Zaten çok uzak bir yer olmadığı için akşam nişandan sonra da geri dönerdik büyük ihtimalle.

Asrın, "Biraz daha uyusaydık." diye mızırdanarak gözlerini açmıştı. "Durdular, durdular nişan için bugünü buldular." diye de mızırdanmaya devam etti.

"İnsanlar senin her mutlu gününde yanında oldular ve hiçbirinde böyle demediler." diyerek elinden tutup çektim. "Bizim için ta İzmir'e kadar gittiler sen üç saatlik yol gideceksin, çok mu hayatım?"

İç çekip "Değil." diye mırıldandı.

"O zaman ayağa kalkıp hazırlan sevgilim. Kızlarla akşamdan konuştuk. Kahvaltıyı yolda yaparmışız."

Beni onaylayan mırıltılar çıkartırken ayağa kalkıp banyoya ilerledi. Ben de üzerimi değiştirip saçlarımı tepeden bağladım. Akşam yiyeceğimiz kıyafetleri de askılarıyla birlikte elime alıp dış kapının yanındaki askılığa astım. Onları unutmamamız gerekiyordu.

Çalan telefonum ile tekrar yatak odasına dönerken Asrın banyodan çıkmış, üzerini değiştiriyordu.

"Hale arıyor." diyerek telefonumu uzattı.

Çağrıyı yanıtlama tuşuna basıp odadan çıktım. "Efendim Hale?" diyerek açmıştım telefonu.

"Günaydın." dedi. "Uyandırmadım değil mi?" diye sordu çekingen sesiyle.

Göremeyeceğini bilsem de sanki o karşımdaymış gibi içten bir tebessüm kondurdum yüzüme. "Hayır hayır uyanmıştım zaten. Urfa'ya gideceğiz ya, hazırlık yapıyoruz."

"Ben de onun için aramıştım." dedi. "Ben bu kez gelemiyorum. Nişan kararı biraz ani oldu ya işlerimi ayarlayamadım. Uçak bileti de yokmuş zaten. Haberiniz olsun istedim."

"Yaa gelseydin harika olurdu ama dediğin gibi ani oldu biraz karar. Aylardır bunu bekliyorlar, biliyorsun."

"Evet. Bilmez miyim hiç. Ben birazdan Eda’yı da arar konuşurum. Benim için bol bol fotoğraf ve video çekin olur mu?"

"Çekeriz tabi ki, sen iste yeter." dedim. "Göktuğ'u öp benim yerime."

"Öperim. Sen de Asrın'a selam söyle."

"Söylerim canım. Dikkat et kendine."

"Sen de Allah'a emanet ol." diyerek telefonu kapattı.

Asrın mutfağın kapısına yaslanmış, bana bakıyordu. "Hale'nin selamı var." dedim.

SEVDA -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin