-yirmidört-

37.1K 1.7K 997
                                    

"Bazen uyanış bir ölümün eşiğinden dönüştür albayım. Bazen bir uyanış başka bir ölümün eşiğine gidiştir. Bazen aşk, ölümün ta kendisidir. Bazen aşk, yaşamanın sırrıdır. Bazen aşk, ölümlerin en güzelidir."

°°°

Birbirine yapıştığını düşündüğüm gözlerimi zar zor açarken odanın içindeki beyaz ışık tekrar kapatmam sebep olmuştu.

Elimde hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi yavaşça tekrar açıp başımı çevirmeden sol tarafıma baktım.

Komutan, elimi tutmuştu. Alnını da elime yaslanmış uyuyordu.

Bana sarılmıştı, adımı söylemişti, benim için ağlamıştı. Aşk mıydı bu? Beni sevdiğini anlaması zor değildi o gün olanlardan sonra. Ama aşk? Benden uzak bir kavramdı.

Konuşmaya çalıştığımda kurumuş olan boğazım buna engel olmuştu. Su içmem gerekti. Gelen öksürme isteği ile hafif hafif öksürmem hem Komutan'ın uyanmasına hem de yaralarımın acımasına sebep olmuştu.

"Çok şükür uyanmışsın." diyerek saçlarımı okşadı.

"Su" dedim ve kısa bir es verdim. Konuşmak zordu. "Su verir misin?"

Hızla başını sallayarak başucumdaki sürahiden su doldurup hafifçe doğrulmama yardım etti. Bardaktaki suyu yavaşça bana içirdi.

"Kaç gündür hastanedeyim?" diye sordum. Su içmek boğazıma iyi gelmişti. Daha rahat konuşuyordum en azından.

"1 haftadır yoğun bakımdaydın. Dün gece de normal odaya alındın."

Hafifçe başımı sallayıp derin bir nefes verdim.

"Hemşireyi çağırayım ben." diyerek ayağa kalktı ve odadan çıktı. Kafamda o kadar çok soru vardı ki ilk olarak hangisini sormaya başlamalıydım bilmiyordum.

Birkaç dakika sonra yanındaki hemşire ile tekrar odaya girmişti. Hemşire yanıma gelip koluma bağlı olan serumu değiştirdi. "Ağrılarınız var mı?"

"Biraz."

"Ağrı kesici verdim. Bu fayda edecektir. Bir ihtiyacınız olursa şu yandaki butona basmanız yeterli olur." dedi ve yatağın yanındaki beyaz butonu gösterdi. "Geçmiş olsun."

"Sağ olun."

Hemşire odadan çıkarken gözlerim tekrar Komutan'a dönmüştü. Ela gözlerini benden ayırmıyordu. Oturduğu sandalyesini bana yaklaştırıp saçlarımı okşamaya başladı. "Çok korktum." diye mırıldandı. "1 haftadır ömrümden ömür gitti."

Söylediği şeyleri benden çok kendine söylüyor gibiydi.

"Konuşmamız gereken konular var galiba." dedim gözlerimi ondan ayırmazken.

Saçlarını okşamaya devam etti. "Sen tamamen iyileşene kadar bu konu hakkında hiçbir şey konuşmayacağız." dedi ve saçlarıma bir öpücük kondurdu. Bu bile gözlerimin dolmasına yetmişti. Hayatım boyunca hiçbir erkekten böylesine bir şefkat görmemiştim. Sadece Feride Sultan öpmüştü saçlarımı. Şimdi de o öpüyordu. "Feride Hanım'a haber verdik ama buraya gelmemesini de söyledik. Günde birkaç kez arayıp konuşuyorum ben. Aklı burada kaldı ama gelmesini istemeyeceğini düşündüm."

"İyi yapmışsın. Beni böyle görürse daha çok üzülür."

Bakışları o kadar tuhaftı ki hangi duyguyla adlandıracağımı bilemiyordum. Şefkat desem ya da merhamet eksik kalacaktı. Sevgi sözcüğü de tam olarak karşılayamazdı bu bakışları.

"Tim iyi mi?"

Başını sallayarak onayladı. "İyiler. Hepsi çok üzüldü."

Yüzümde buruk bir tebessüm oluşmuştu.

SEVDA -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin