"Hikayeler albayım, yaraların yazdığı hikayeler... Tüm hayatını oluşturan, seni sen yapan o hikayeye bir gün birisi girer, o hikayeyi yazan tüm yaraları sarmaya başlar. Seni kolları arasına aldığı an tüm acın geçer, tüm yaran kabuk bağlar. Dudaklarını şakalarına bastırdığı an zihnindeki kötü anıları unutursun. İnsan insana iyi gelir albayım, aşk insana iyi gelir."
°°°
Sare, tabağındaki zeytinleri bir öne bir geriye iteklerken Ceyhun'un gözleri onun üzerindeydi. Tabağındaki çoğu şey varlığını korurken Sare'nin normalde bu kadar iştahsız olmadığını biliyordu.
Diğerleri sohbet ederek kahvaltılarını yaparken Sare sohbeti dinlemiyordu bile. Dalgındı.
"Sare."
Ceyhun, elini Sare'nin gözleri önünde sallarken Sare kendine gelmişti. "Ha! Bir şey mi dedin?"
Ceyhun'un kaşları çatıldı. "İyi misin sen bugün?"
Sare gözlerini kaçırdı istemsizce. "İyiyim." demekle yetindi. Yalan söylemeyi asla beceremiyordu.
Tekrar zeytinleri ile oynamaya başladığı sırada çalan telefonu ile gözlerini yine ayırmıştı tabağından.
Ekranda gördüğü isim yutkunmasına sebep olmuştu. Eli telefonu cevaplamaya gitmese de bir yanı delicesine o telefonu açmaya ihtiyacı olduğunu söylüyordu. O sesi duymaya ihtiyacı vardı.
Masanın üzerinde duran telefonunu alıp cevapladı ve kulağına götürdü. Ceyhun her hareketini inceliyordu. Gözlerini bir an bile ayırmıyordu Sare'den. Sare ise Ceyhun ile göz göze gelmemek için üstün bir çaba sarf ediyordu.
"Efendim dede?"
"Eda'm, nasılsın kızım?" dedi yaşlı adam Urfa ağzıyla konuşarak.
Eda burukça gülümsedi. Dedesinin sorusunu es geçip "Sen nasılsın?" diye sordu. Dedesine yalan söylemeyi sevmiyordu.
"Her sene bugün nasılsam öyleyim."
"Kendine dikkat et yaşlı adam. Benim için ne kadar değerli olduğunu biliyorsun."
Salih burukça gülümsedi torununun sözlerine. "Keşke gelseydin kızım buraya. Birlikte geçirseydik bugünü yine. Yamacımda olsaydın. Gelemez misin? Şimdi yola çıksan öğlene gelmiş olursun."
Sare derin bir nefes verdi. "Yok dede. Bu sene gelmeyeyim Urfa'ya. Böyle daha iyi sanki."
"Sen nasıl istersen Eda'm. Dikkat et kendine, özellikle bugün daha da dikkat et."
"Sen de yaşlı adam. En çok sen dikkat et kendine."
Telefonunu kapatıp ayağa kalktı. Dolan gözlerini Ceyhun'dan saklamanın en iyi yolu kaçmaktı. Tek başına kalmaktı. Kimseye bir şey söylemeden yemekhaneden çıkıp odasına doğru ilerledi. Kendini ne kadar sıkarsa sıksın gözlerinden usul usul akmaya başlamıştı yaşlar.
Ceyhun Sare'nin ardından bakarken ayağa kalktı. Diğerleri de Sare'ye ne olduğunu merak ediyordu ama hepsi Ceyhun'un onun yanına gideceğinden emindi. Ceyhun ise gidip gitmemekte kararsızdı. Ne ile karşılaşacağını bilmiyor olmak cesaretini kırıyordu.
Saniyeler sonra içindeki savaşa bir son vererek çıktı yemekhaneden. Revirin olduğu kata gelene kadar zihnindeki sorular yiyip bitirmişti onu.
Önce revire girecek oldu ama sonrasında Sare'nin odasında olduğunu düşünerek revire girmekten vazgeçti. Revirin yanındaki kapıya yöneldi.
Odanın kapısını Sare'yi korkutmaktan çekinircesine yavaş tıklatmıştı. Kapıyı birkaç kez daha tıklatırken içeriden bir ses gelmemişti. Geri döneceği sırada içeriden gelen hıçkırık sesini duydu. "Sare?" dedi hafif yüksek çıkan endişeli sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA -Tamamlandı-
Ficção Geral-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretmen'i şehit ettikleri gibi seni de şehit ederler. Acımazlar, gözlerini bile kırpmazlar. Hiç mi acımıyo...