"Gözyaşları albayım, belki de Dünya'daki en değerli su damlalarıdır. Onların mutluluktan akmasını sağlayan insanlar ise bir mücevherden farksızdır. Aşk albayım, öyle insanlarda özeldir. Öyle insanlarda güzeldir."
°°°
"Dikkat et." diyerek belimden destekleyerek yürümeme yardım etmeye devam etti.
2 günün sonunda şükür ki taburcu oluyordum. Bu 2 gün hem güzel geçmişti hem de oldukça sıkıcıydı.
Arabanın önüne geldiğimizde ön tarafın kapısını açtı ve binmeme yardım etti. Arabaya yerleştiğimde tuttuğu elimi bırakıp diğer tarafa dolaştı ve şoför koltuğuna oturdu.
Hastanede geçirdiğim yaklaşık bir buçuk haftada Komutan bir kez olsun yanımdan ayrılmamıştı. Sürekli yanımdaydı ve en ufak bir ihtiyacım olduğunda bile elinden gelen tüm yardımı yapmıştı.
Bu süreç bazı şeyleri anlamama da yardımcı olmuştu tabi ki. Mesela Alper ile denesem bile olmayacağını çok net bir şekilde görmüştüm. Alper'in davranışları, tavırları hoşuma gitmemişti. Bunu da uygun bir dille Feride Sultan'a anlatmıştım ancak ne kadar anlamıştı bilmiyordum.
"Ben yarından itibaren göreve dönüyorum geri ama askeriyede rahat edersin. Bir ihtiyacın olduğunda herhangi birine söylemenin yeterli olacağını biliyorsun."
Başımı sallayarak onayladım. "Sen kaç gündür askeriyeye gitmiyorsun. Bir sıkıntı olmaz değil mi?"
"Yok." dedi yola bakmaya devam ederken. "Yıllık izin kullanan birisi değilim çok. Birkaç gün yıllık izinden kullanmış oldum. Zaten tim de ya köydeydi ya askeriyede. Göreve çıkmamılar."
"Anladım." diye mırıldandım.
Kalan yol sessiz geçerken askeriyenin bahçesine girmiştik. Arabayı park edip indi ve koşar adımlarla yanıma geldi. Kapıyı açıp inmeme yardımcı oldu. Bir eli elimden tutarken diğer eli de belimi destekliyordu.
Askeriyenin büyük kapısından içeri girerken sabahtan beri aklımda olan soruyu sormaya karar verdim.
"Yarın 23 Nisan ya hani. Köye gidebilir miyim? Çocuklar çok heveslenmişlerdi."
"Olmaz çiçeğim." dedi yüzüme bakmazken. "Yatıp dinlenmen gerek en az birkaç gün daha."
"Peki." diye mırıldandım ve üstelemedim.
Dinlenme odasına girdiğimizde tim hemen ayaklanmıştı. Komutan, beni boş bir yere oturtup timdekilere oturmalarını işaret etmişti ve o da yanıma oturmuştu.
"Oh be sonunda geldi askeriyemizin çiçeği." dedi Ceyhun.
"O sadece benim çiçeğim Ceyhun. Başka bir hitapbul." dedi Komutan ters bir sesle.
Tim alttan alttan gülerken ben de olduğum yerde rahatsızca kıpırdandım.
Bana nasıl hitap ettiğine çok takılmıyordum. Bazen hoşuma bile gidiyordu ama aramızda bir şey yokken timin önünde de böyle seslenmesi beni utandırıyordu.
"Artık konuşsak mı?" diye sordum.
Sıkıntılı bir nefes vererek başını salladı ve ayağa kalktı. Ardından benim ayağa kalkmama da yardımcı oldu.
"Bahçeye mi çıkalım?"
Başımı sallayarak onayladım. Hava gayet güzeldi. Nisan etkisini gerçekten gösteriyordu.
Birlikte bahçeye çıktık. Askerlerin çoğu bahçede, çardakta oturuyordu. Biz de boştaki bir banka geçip oturmuştuk.
"Ne konuşacağımızı biliyorum. O yüzden izin ver önce ben anlatayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA -Tamamlandı-
General Fiction-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretmen'i şehit ettikleri gibi seni de şehit ederler. Acımazlar, gözlerini bile kırpmazlar. Hiç mi acımıyo...