"Anneler albayım, bu Dünya'nın kanatsız melekleri... Hayatlarımızdaki en güçlü insanlar... Bir gün ölüm onları alacak albayım. Bir gün onlardan ayrılacağız. O gün gelmesin diye dua ediyorum albayım. O hayatımdan hiç gitmesin diye dua ediyorum. Anneler ölümsüz olsun albayım. Sevgileri gibi kendileri de ölümsüz olsun."
Yazarınızdan iki gözünün çiçeğine...
°°°
Asrın derin nefesler alıp vererek dizlerimde uyuyordu. Gece Yaren'i havaalanına götürüp getirmişti. Gelince de benim uyumadığımı görünce dizlerime yatıp uyumuştu.Dün Yaren yanımıza gelmiş, İzmir'e dönmek istediğini söylemişti. Annemlere bir şey söyleme ben gidince anlatırım her şeyi, demişti. Asrın da o zamana kadar aramamıştı zaten Yeşim teyzeleri sonrasında da aramadı.
Saat 9'a geliyordu. Büyük ihtimalle Yaren eve varmıştı. Gözlerindeki hayal kırıklığı asla geçmiyordu. Sürekli oradaydı ve uzun bir süre daha orada kalacaktı galiba.
Asrın, çalan telefonu ile uykusundan sıçramıştı. Zaten çok hafif olan uykusunu direkt bölmüştü telefonun zil sesi.
Uykulu çıkan sesiyle "Kim ki bu?" diyerek doğruldu. Orta sehpanın üzerinde duran telefonunu aldı eline. "Yaren arıyor." diyerek açtı. "Efendim canımın içi?"
"Abi"
Yaren'in sesi ağlamaklı çıkıyordu. Telefon hoparlörde değildi ama yine de duyabiliyordum.
"Yaren, n'oldu abicim? Niye ağlıyorsun sen?"
"Abi, anneme bir şey oldu. Hastaneye getirdik. Ben olanları anlatıyordum onlara. Birden bayıldı annem."
"Ne diyorsun Yaren sen?" dedi Asrın hiddetle.
"Abi çok korkuyorum. Ya anneme bir şey olursa."
"Tamam güzelim, korkma. Geliyorum ben İzmir'e. Tamam mı? Sakin olun."
"Tamam abi."
Asrın telefonu sehpaya geri bırakıp başını elleri arasına aldı. Asrın'ın sesine Elif de uyanmıştı.
"Asrın n'oluyor?"
"Annem fenalaşmış. İzmir'e gitmem gerekiyor."
"Nasıl fenalaşmış? Nesi varmış?"
"Yaren'in başına gelenleri duyunca yığılmış olduğu yere. Hastanedelermiş. Uçak bileti bulup gitmem gerek."
"Tamam o zaman. Ben hemen bir şeyler hazırlayayım, aç acına gitme."
Asrın başını sallayarak Elif'i onaylarken Elif mutfağa gitmişti.
"Sen de gelir misin benimle? Desteğine ihtiyacım var." dedi gözleri dolu dolu olurken.
"Gelirim tabi. Sen iste yeter ki. Hadi bakalım uçak biletine de."
Sehpaya bıraktığı telefonunu geri alıp uçak bileti aramaya başladı. Eli ayağı titriyordu. Telefonu bile doğru düzgün tutamıyordu.
Birden telefonu yanına bırakıp bana döndü. "Sevda ya ona bir şey olursa ya kaybedersem onu."
Gözünden usul usul yaşlar akarken ufacık bir erkek çocuğudan farkı yoktu. Gözlerinden yaşlar akıyordu ama ağlamamak için de kendini zorluyordu. Titreyen dudakları ve çenesinden bunu anlamak zor olmuyordu. Asrın Sarıkaya ağlamaktan gerçekten nefret ediyordu.
Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Olmaz, hiçbir şey olmaz. N'olur içini ferah tut. Ona hiçbir şey olmaz."
Kollarını sıkıca sardı bedenime. "Çok korkuyorum." diye fısıldadı kulağıma. "Onu kaybedemem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA -Tamamlandı-
General Fiction-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretmen'i şehit ettikleri gibi seni de şehit ederler. Acımazlar, gözlerini bile kırpmazlar. Hiç mi acımıyo...