-seksenüç-

9.5K 642 198
                                    

"Öğretmen olmak albayım koca bir milleti yetiştirmek... Değeri neyle ölçülür ki? Hakları nasıl ödenir ki? Çocuklar için canla başla çabalayan öğretmenler albayım. İyi ki varlar, her daim var olsunlar."

°°°
Gözümü açtığım ilk anda duyduğum kokunun benim için dünyanın en huzurlu koku olması ne kadar normaldi?

Çoğu insan sabah uyandığı için şikayet ederken ben uyandığımda yanımda Asrın'ın kokusunu duyabildiğim için şükrediyordum.

Sağıma dönüp kolumu Asrın'ın karnının üzerine koydum. Tek kolum kocaman gövdesini sarmaya yetmiyordu. Çok büyüktü.

Burnumu da boynuna yaslayıp uykuma devam etmeye çalıştım ama yüzümü gıdıklayan şey ile gözlerimi istemeyerek de olsa açmak zorunda kalmıştım.

"Ne oluyor ya?" diyerek hayıflandım.

"Günaydın iki gözümün çiçeği."

Derin bir iç çektim. "Günaydın." diye mırıldandım. "Saat kaç?"

"Alarmın çalar birazdan. Kalk hadi, kahvaltı yapalım. Daha okula gideceğiz."

"Evet." dedim. "Ben her gün gittiğim için daha diyemiyorum. İkinci yuvam orası benim."

Güldü. "Havalanma hemen. Bir süre ayrı kalacaksın okulundan. Malum, tatil oluyor artık."

Yataktan doğrulup sırtımı başlığa yasladım. "Bu tatile ihtiyacım var. O kadar yoğun bir seneydi ki bu sene dinlenmeye ihtiyacım olduğunu hissediyorum."

"Çocuklar da yorulmuş olmalılar." dedi. "Canla başla uğraştılar. Köye ne zaman yolum düşse çocuklar toplanmış, ödev yapıyor ya da kitap okuyor oluyorlar."

Yüzümde içten bir gülümseme oluştu. "O kadar büyük bir ilerleme kaydettiler ki görmen gerekiyor. Gurur duyuyorum onlarla."

Yanağımdan bir makas alıp yataktan çıktı. "Ben de seninle gurur duyuyorum." dedi. "Çay suyunu koyuyorum, sen de çık artık yataktan."

O, odadan çıkarken ben de yataktan çıkmıştım. Odanın bir köşesinde duran hediyelere baktıkça yüzümde bir sırıtış oluşuyordu. Bazen oturup kendi kendime öğretmen olduğumu tekrarlıyordum. Ben öğretmendim ve öğrencilerim vardı. Bu duygu içimi her seferinde kıpır kıpır yapıyordu.

Elimi yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdim. Ardından yüzümü de hafiften renklendirip saçlarımı topladım. Bugün biraz özenmiştim kendime. Çocuklarıma değerdi.

Mutfağa girdiğimde Asrın çayı demliyordu. Ayak seslerimi duymuş olacaktı ki bana dönmeden "Ne yiyeceğiz?" diye sordu.

"Tereyağına iki tane yumurta kıralım, yiyelim. Olur mu?" diye sordum.

Gözleri bana dönerken dudakları arasından bir ıslık çıkmıştı. "Bugün ayrı bir güzelsin. Çocuklar için mi bu özen?" diye sordu.

"Evet. Onlar için çok özel karne günleri. Haliyle benim için de çok özel."

"Eminim harika bir gün olacak, hem senin için hem de çocuklar için."

Derin bir iç çektim. "Umarım." diye mırıldandım.

Asrın dolaptan küçük bir tava çıkartırken ben de buzdolabından tereyağını ve üç tane yumurta çıkartmıştım. İki yumurta yetmeyecekti büyük ihtimalle. Üç yumurtanın yeteceğinden bile şüpheliydim ama yetmeliydi bence. Yoksa çok abartıya kaçacaktı.

Asrın tavanın altını yakıp biraz tereyağı attı içine. Tereyağının kutusunu dolaba kaldırdım.

Asrın, eriyen tereyağının içine üç yumurtayı kırıp sarılarını dağıtmadan pişirdi. Tavayla beraber masaya geçtiğinde ben de çaylarımızı doldurmuştum.

SEVDA -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin