"Bir askerin kalbi kırılgandır albayım. Onu baştan aşağı saran gardını düşürdüğü an paramparça bir insana dönüşür. Ağlamayamayan, güçlü sanılan her insan kırgındır. Gözyaşları göz pınarlarında kalmış, ağlayamamış her insan bir gün bir omuzda hıçkıra hıçkıra ağlamalıdır. Askerler albayım, gözyaşlarını akıtmalı, onlardan güç almalıdır."
°°°
"Hale, sen otur. Biz hazırlayalım kahvaltıyı."
Hale sonunda pes ederek kanepeye oturdu. Kalktığımızdan bu yana Komutan ve ben onu oturması için ikna etmeye uğraşıyorduk ama nafileydi. Bizim misafir olduğumuzu ve oturmamız gerektiğini söylüyordu.
"Peki. Hiç içime sinmeyecek böyle de ama." dedi suratını asarken.
Ona gülerek mutfağa geçmiş ve kahvaltı hazırlamaya koyulmuştuk.
"Timden bir haber yok değil mi?"
"Görevdeler hâlâ. Kemal albay iletişim kuruyor. Bir sıkıntı yok."
Önündeki domatesleri ufak bir tabağa doğrarken tüm dikkatini oraya vermişti. Kaşlarını da hafifçe çatmıştı.
"Aklın onlarda ama değil mi?"
Gözlerini bana çevirmezken burukça gülümsemişti. "Öyle." diye mırıldandı.
Sakalları baya uzamıştı ve yüzüne oldukça yakışıyordu. Bana kalsa asker olmasaydı sakallarını asla kesmezdi. Hafif uzun bırakırdı.
"Raporun ne zaman bitecek?"
"Bu haftadan sonra bitiyor. N'oldu ki?"
O görmese de omuz silktim. "Merak ettim. Çatlıyorsun ya göreve gidemedim, diye."
Ağzından ufak bir kahkaha firar etmişti, çenesindeki ufak çukur kendini anında göstermişti. Bir şey söylemeyip doğramayı bitirdiği domates tabağının yanına salatalık doğramaya başlamıştı.
✨
Kahvaltıyı, hazırlamış ve yapmıştık. Hale'nin üstün ısrarlarıyla Komutan içeri geçmiş ve biz de Hale ile bulaşıkları makineye yerleştirmeye başlamıştık.
Hale'nin elindeki su bardağı ince parmakları arasından kayarken dişleri arasından da bir inleme dökülmüştü. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken gözüm mutfak kapısında telaşla bize bakan Komutan'a takılmıştı.
"Sancım var." diye mırıldandı Hale zar zor. Mutfak tezgahını öyle sıkı tutuyordu ki parmak uçlarındaki boğumlar bembeyaz olmuştu. Hemen onu kolundan tutarken amacım destek olmak, ayakta kalmasını sağlamıştım.
"Hastaneye gidiyoruz hemen." diyerek Hale'nin diğer koluna girmişti.
Hale'nin dişleri arasından ufak inlemeler dökülürken hafif hafif terlemişti. Dişlerini öyle bir sıkıyordu ki çenesinim gerginliğinden bile anlaşılıyordu çektiği acı.
"Vestiyerde doğum çantası var Sevda." demişti inlemelerinin arasından zorla.
Telefonları ve doğum çantasını alıp hızla evden çıktığımızda zar zor aşağı inmiştik. Ben Hale ile arka koltuğa binmiştim. Komutan da şoför koltuğuna bindiği gibi arabayı çalıştırmıştı.
Hastaneye geldiğimizde Hale'yi direkt kontrole almışlar ve doğum ile ilgili kontrolleri yapıyorlardı. Ardından da direkt doğuma alacaklarını söylemişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA -Tamamlandı-
Fiksi Umum-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretmen'i şehit ettikleri gibi seni de şehit ederler. Acımazlar, gözlerini bile kırpmazlar. Hiç mi acımıyo...