"Hep askerler dedik albayım. Asker aileleri ne olacak peki? İnsanın geleceğinden emin bile olmadığı birinin yolunu gözlemesi kolay iş midir? Canının diğer yarısını ölümün kollarına yollamak hafife alınacak şey midir? Belki de asker ailesi olmak asker olmaktan zor iştir albayım. Ellerinden gelen tek şeyin dua olması nasıl duygudur bir onlar bilir. "
°°°
Hamza geleli birkaç gün olmuştu, izinliydi. Karısı birkaç gün içinde doğum yapacaktı ve onun yanında kalmak istemişti. Akşam da beni ve timi yemeğe davet etmişlerdi. Her ne kadar Hale'nin karnı burnunda olduğu ve onu yormak istemediğimiz için gitmeyi reddetsek de çok ısrar etmişlerdi. Sonuç olarak şu anda dolabımda kıyafet seçiyordum.
Martın sonuna gelmiştik artık. Güneş gerçek yüzünü göstermeye başlamıştı. 23 Nisan yaklaşıyordu ve ben çocuklarla ufak bir tören hazırlamak istiyordum. Hatta ufak ufak çalışmaya bile başlamıştık.
Üzerimi giyinip aynanın karşısına geçtim ve elimle elektriklenmiş saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Tıklanan kapı ile işime son verip kapıyı açtım. Karşımda yine Komutan dururken ufak bir dejavu yaşadığımızı hissetmiştim.
"Hazır mısın? Çocuklar çıktılar da."
Başımı sallayarak onayladım. "Hazırım. Ceketimle telefonumu alıp geleyim."
Deri ceketimi üzerime geçirip telefonumu da cebime attım. Ardından Komutan ile beraber askeriyenin büyük kapısına doğru ilerlemeye başladık.
Siyah deri eteğimi giymiştim yine. Üstüne de siyah bir atlet ile siyah kalın bir gömlek giymiştim.
"Havalar ısınmaya başladı. Tatile de az kaldı iki ay sonra seni buralarda göremeyiz."
"Tatil gibi bir düşüncem yok." dedim. Gözleri anlamamışçasına bana dönmüştü. "Zaten çocukların ilk dönemi eksik. Yazın kısa derslerle onu telafi ederiz."
"Gitmeyecek misin o zaman Ankara'ya?"
"Yuvam burası bundan sonra. Ne işim var Ankara'da."
Gülümseyerek arabaya bindi. Mutlu olmuştu sanki gitmeyecek olmama.
Elim direkt radyoya giderken rastgele bir türkü kanalı açılmıştı.
"Hediye olarak bir şey alacak mıyız? Sonuçta yeni evlerine gidiyoruz."
"Gökhan ile Süleyman halletti onu. Merak etme sen."
"Çiçek alsaydık bir buket."
"Kutay ve Ceyhun alacaktı onu da giderken."
Göz devirerek "Biz neden bir şey almıyoruz?" diye sordum.
"Çünkü zaten geç kaldık ve oralara da uğrarsak iyice geç kalırız."
"Ha" dedim 'a' harfini uzatarak. "Doğru söylüyorsun.
Tepkim onu güldürürken önüme dönmüştüm.
✨
"Hoş geldiniz." diyerek bizi karşılayan tatlı bir çift vardı karşımızda. Hale çok güzel bir kadındı. Hamileliğin de etkisi vardı belki ama gerçekten çok güzeldi.
"Hoş bulduk." diyerek içeri geçtik. İçeri girdiğimizde Hale ile kucaklaşmış ve hemen mutfağa geçmiştik.
"Ne kadar kaldı doğuma?"
"Haftaya olacak büyük ihtimalle. Hamza da o zamana kadar izinli. Yanımda olsun istiyorum, tek başıma olmak beni biraz korkutuyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA -Tamamlandı-
Ficción General-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretmen'i şehit ettikleri gibi seni de şehit ederler. Acımazlar, gözlerini bile kırpmazlar. Hiç mi acımıyo...