-otuzdokuz-

21.7K 1.3K 423
                                    

"Acı bir insanla ne kadar paylaşılır albayım. Bir insan bir insana acısını nasıl aktarır? Gözler yeter mi acıyı ifade etmeye? Gururu paylaşmak kolaydır albayım. Gurur paylaşılır. Esas mesele acıyı paylaşmakta. O acıyı azaltmakta, yok etmekte. Gurur paylaşılır albayım. Esas mesele acıda."

°°°

"Eda gelecek mi yemeğe?"

"Bilmiyorum ki." diyerek dudağımı büzdüm. "Yani aradım ama açmadı, geri de dönmedi. Gözde de nöbetçi zaten bugün."

"Umay da eve gitti zaten. Kaldık bugün baş başa."

Gülerek başımı salladım. "Hazır Göktuğ uyuyorken yiyelim yemeği de rahat et sen."

"Tamam tamam, dünden kalanları ısıtalım da yiyelim."

Birlikte mutfağa geçtik. O yemekleri ocağa koyarken ben de sofrayı hazırlamaya koyuldum.

Bizimkilerden bir haber yoktu hâlâ. Saat sekiz olmuştu ama Kemal abiden ses çıkmamıştı. Görev başından bu yana Kemal abi bize asla bir şey söylememişti. Ne iyi olup olmadıkları belliydi ne de gelecekleri zaman.

Sabah Hale'nin anlattığı rüyası da beni etkilemişti. Her ne kadar ona belli etmesem de içim cız etmişti.

Yemekler ısındığında masaya oturduk. Bir süre sessizce yemeğimizi yerken aramızdaki sessizlik Hale'yi rahatsız etmiş olmalı derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.

"Göktuğ'a hamileliğimin başlarında Hamza Konya'da, benim yanımdaydı. Haberi ilk verdiğimde inşallah bir kızımız olur Hale'm, demişti."

Yüzüme geniş bir tebessüm yayıldı. "Niye ki?"

"Adını Demet koyacağım. Demet Sezen' in anısına, demişti. 15 Temmuz'da Gölbaşı'nda şehit düşmüş. Küçük oğlu öksüz kalmış. Hamza hayatını biraz okumuş, dinlemiş. O küçücük çocuğunu ardında bırakıp şehit oluşundan etkilenmiş."

"Erkek olduğunu öğrenince ne yaptı?" diye sordum.

"Hiç." diyerek omuz silkti Hale. "Doktorun odasından çıktık bana döndü. Başka bir şehidimizin adını koysak olur değil mi Hale'm, dedi."

"Sonra Şırnak'a geldi."

Hale başını sallayarak onayladı. "Göktuğ Üsteğmen'i duymuş. Timden dinlemiş. Beni aradı akşamına. Oğlumuzun adını Göktuğ koyalım mı, diye sordu. O kadar içten sordu ki soruyu bir an bile düşünmek istemedim. Düşünürsem istemediğimi düşünür, üzülür diye korktum. Direkt olur, dedim."

Bir şey diyemedim. Hamza abinin Hale'ye de oğluna da verdiği değer çok başkaydı. Özeldi, güzeldi.

Yazardan

Asrın, son kez aynada kendine baktı. Şimdiye kadar hiç vermemişti şehit haberini. Hep komutanlarına düşmüştü bu görev ama sıra ondaydı. Komutan oydu, bu görev onundu.

Nasıl verilirdi ki bu haber, diye düşündü geldiklerinden beri. Bir insanın karşısına geçip askerin şehit oldu nasıl denirdi ki?

"Yapmak zorundasın Asrın. Ağlamadan gidip bu görevi yapmak zorundasın. Askersin oğlum sen. Ağlar mı askerler?"

Ağlardı askerler. İçlerine de ağlasalar ağlarlardı. Kolay mıydı silah arkadaşını uğurlamak, gözlerinin önünde kaybetmek. Hele ki onu organlarından ayrılmış, üstü başı darmadağın halde bulmak kolay mıydı?

SEVDA -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin