"Bazen bir bakış, bir davranış onca sözden daha anlamlı olur albayım. Bir insanı sevmek mesela onca sözden daha anlamlıdır. Bir insanın elini tutmak, onunla bir aile kurmak... Tüm bunlar onca sözden daha anlamlıdır."
°°°
3 gündür Asrın ile ufak diyaloglar dışında hiç konuşmamıştık. Mühim konular haricinde hiç muhatap olmamıştık hatta. O birkaç kez cesaret edecek gibi olsa da bakışlarım cesaretini kırmıştı büyük ihtimalle. Kırgınlığım yerini özleme bırakıyordu yavaştan. Hatta tartışma sebebimizin saçma olduğunu düşünüyordum git gide. Gerçi ben bunu hiç inkar etmemiştim ki. Hatta en çok da böylesine saçma bir konuda kalbimi kırdığı için kızmıştım ona.
Sitenin bahçesinden çıkıp askeriyenin yoluna doğru yürümeye başladım. Bugün Gökhan ve Gözde'nin nişan yıldönümleriymiş. Bu yüzden Gökhan da benden ufak bir ricada bulunarak evi süslememi istemişti. Aslında kutlamak, ev süslemek falan değildi mesele. Ki adım kadar eminim Gökhan da bunları bu kadar abartılı kutlamak konusunda benimle hemfikirdir. Ama onun amacı kutlamadan çok Gözde'yi mutlu etmekti. Gözde'nin sürprizleri çok sevdiğini söylemişti. Gözde, hem sürprize hem de Gökhan'ın onların hayatlarına dair bir şeyleri hatırlamasına sevinecekti.
Yemek masasını hazırlamış, etrafı da şık bir şekilde süslemiştim. Yemekleri de Gökhan dışarıdan söyleyecekti. Yemek yapmaya zamanı yoktu çünkü.
Normalde askeriyeye taksi ile falan dönerdim ama bugün yürümek istiyordum. Zaten aradaki mesafe yürünmeyecek kadar uzun da değildi.
Lojmandan çok uzaklaşmamıştım ki benim geldiğim yönden gelen aracın yanımda durması ile afalladım. Kafamı araca çevirdiğimde görmeyi beklediğim şey tabi ki Asrın değildi. Camı indirerek aramızdaki filmli perdeyi de kaldırmış oldu.
"Bin hadi." dedi ifadesiz çıkan sesiyle. Tek kaşım havaya kalkarken ters ters ona bakmayı sürdürdüm. "Sevda bakmayı kesip biner misin şu arabaya?" dedi bir kez daha.
Sesi bir öncekinden daha sinirli ve daha tahammülsüz çıkmıştı.
"Yürüyeceğim ben, sen gidebilirsin nereye gidiyorsan."
Ben yürümeye başladığımda arabayı ilerletip tekrar yanımda durdurdu. "Biner misin yoksa kucaklayıp benim bindirmemi mi istersin? Eğer beni çok özlediysen söyle seve seve seni kucağıma alırım." Tam çemkirmeye hazırlanmıştım ki "Sakın bağırma, arabaya bin." dedi.
Derin bir nefes vererek kaldırımdan inip arabaya bindim. Emrivakileri sevmezdim.
Araba evinin bulunduğu apartmanın önünde durana kadar hiç konuşmamıştık. "İnebilirsin." dedi ve kendi emniyet kemerini çözdü. Ben de ona eşlik ederek kemerimi çözüp arabadan indim.
Peş peşe binanın demir kapısından içeri girdik ve yukarı çıktık. Dairenin önüne geldiğimizde Asrın sakin hareketlerle anahtarı kapının üst deliğine sokup birkaç kez çevirdi. Ardından çıkarıp alt taraftaki deliğe soktu ve yine birkaç kez çevirdi. Beyaz kapı 'tık' sesi ile açılırken Asrın geriye doğru iterek tamamen açtı. "Geç." diyerek beni içeriye yönlendirdi.
Derin bir nefes alıp içimden sabır çekerek eve girdim. Adımlarım direkt salon olan yere gitmişti çünkü evin tek odası olan yer fazlasıyla karışık ve resimlerle doluydu.
Kollarımı göğsümde birleştirerek ayağımı sallamaya başladım. Kapının kapanma sesinin ardından Asrın da salona girmişti.
Gözleriyle beni baştan aşağı tarayıp en sonunda gözlerini gözlerimle buluşturdu. "Ee ne konuşacağız?" dedim sabırsızca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA -Tamamlandı-
General Fiction-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretmen'i şehit ettikleri gibi seni de şehit ederler. Acımazlar, gözlerini bile kırpmazlar. Hiç mi acımıyo...