-ondört-

36.4K 1.8K 216
                                    

"Ne kutsal meslek ama öğretmenlik. Değil mi albayım? Bir ülkenin geleceğini yetiştirmek ne kutlu iş. İyi ki varlar albayım, hep olsunlar."

°°°

"Yağız." diye seslenerek Yağız'ı durdurdum. Kahvaltıdan dönüyordum ve az sonra okula gitmek için yola çıkacaktım.

"Buyur Sevda?"

"Beni okula sen götüremez misin? İlla Efe'nin götürmesi mi gerekiyor?"

"Maalesef." dedi. "Kemal albayımın emirleri dışında hareket etmem doğru olmaz. Efe üsteğmenim götürecektir seni."

Suratım asılırken başını salladım. "Tamam Yağız, sağ ol."

Odama ilerleyip hazırlanmaya koyuldum. Dolabımdan çıkardığım siyah uzun deri eteğimin üzerine bu kez gri kazağımı giymiştim.

Gri kazağımı giydiğimde aynanın karşısına geçip kendimi kontrol ettim. Gri rengi her gördüğümde aklıma Komutan geliyordu artık. Gri onunla özdeşleşmişti.

Bir kaç ufak takı da takıp saçlarımı taradım. Botlarımı da giyip yatağımın üzerine oturdum. Efe gelirdi birazdan.

Köye gelene kadar doğru düzgün hiç konuşmamıştık. Ben susmayı tercih ederken Efe birkaç soru sormuştu. Bense onlara oldukça kısa cevaplar verip tekrar yolu izlemeye koyulmuştum.

Ehliyetim vardı, istesem kendim de gider miydim? Giderdim. Ama yanımda bir asker bulunması gerekiyordu. Yolda bulunacak herhangi bir saldırı ya da tuzağa karşı tek gitmemem daha doğruydu.

Okulun önüne geldiğimizde arabadan inip Efe'yi beklemeden okula ilerledim. Kabanımın cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Kütüphaneye kısa bir göz atıp sınıfa ilerledim. Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim.

Ufak ufak kontroller yaparken ayağıma değen şeyle başımı eğdim. Ters bir şekilde yerde duran ve bileğimdeki siyah ipli bilekliğin aynısı olan bilekliği elime aldım. "Komutan" yazıyordu üstünde. Daha önce görmemiştim bunu. Komutan'ın bilekliğini görmüştüm aslında ama onun üzerinde ismi yazıyordu. Bu yeni olmalıydı. Ya da birisinden hediye olmalıydı.

Bilekliği elime alıp kendi bilekliğimin yanına taktım. Cebime atarsam kesin kaybolurdu.

"Güzel olmuş burası." diyerek sınıfa girdi Efe. "Duvarları da çok iyi düşünmüşsün."

Arkam dönükken göz devirip perdeleri açtım. "Ben değil, Komutan düşündü onları."

"Asrın mı?" dedi şaşkınlıkla.

"Evet, niye şaşırdın ki?"

"Ne bileyim, o böyle bir adam değildir pek."

Alaycı bir gülüş kondurdum yüzüme. "Bence siz onu hiç tanıyamamışsınız."

"Niye ki?"

Gözüm bileğimdeki bilekliğime kayarken "Öyle işte." diye mırıldandım.

Susmayı tercih ederken boştaki öğretmen sandalyesine oturmuştu.

Herkes okulun ufak bahçesinde toplanırken ben git gide daha da heyecanlanmıştım. Ben okulun büyük kapısına gerdiğimiz kurdelenin diğer tarafındaydım. Ufak bir konuşma yapmam gerekiyordu. Çocuklar içeriyi hiç görmemişti ve heyecanla bekliyorlardı.

SEVDA -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin