-seksenbir-

9.9K 645 294
                                    

"Bir insanı ayakta tutan gücün sen olduğunu hissetmek nasıl bir duygudur albayım bilir misin? Bir insana güç olmak, onun ayakta kalmasını sağlamak güzel şey albayım. Güç aldığın insana güç olmak güzel şey."

°°°

Gözlerimi ağır ağır açarken pencereden içeri dolan ışığın gözümü almasıyla gözlerimi tekrar kapadım. Arkamı dönüp gözlerimi tekrar açtım.

Odamızın içine vuran güneş içimi de sıcacık yapmıştı. Güneşli havaların bu yanını çok seviyordum. Günü en başından güzelleştiriyordu.

Yataktan doğrulup saçlarımı topladım. Terliklerimi giyip ayağa kalktım ve banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Asrın birkaç gündür görevdeydi. Birkaç gün önce izni bitmiş, işe başlamıştı. İşe başlar başlamaz da göreve gitmişti.

Banyodan çıkıp üzerimi de hızlıca değiştirdim. Bugün hafta sonu olduğu için tüm günü pijamalarımla geçirmeyi isterdim ama pijamaların üzerimde bıraktığı tembellik hissini sevmiyordum.

Yatak odasından çıkıp mutfağa doğru adımladığımda mutfaktan gelen kokular ve sesler Asrın'ın geldiğine işaret ediyordu. Mutfağa girip arkasından beline sarıldım. Üzerine sinen barut kokusuyla gözlerim kapanırken "Gelmişsin." diye mırıldandım.

Birbirine kenetlediğim ellerimi çözüp yüzünü bana döndü ve avuç içlerime birer öpücük kondurdu. "Yeni geldim sayılır. Birlikte güzel bir kahvaltı yapalım istedim." dedi.

"İyi yapmışsın sevgilim de sen yorgunsundur. Geç içeri biraz uzan geri kalanını ben halledeyim." dedim.

"Yok." dedi. "Çok yorgun değilim. Birlikte hazırlayalım kahvaltıyı."

"Peki." dedim. "Siz nasıl isterseniz komutanım."

Gülerek buzdolabını işaret etti. "Sofrayı hazırlama işi sizde o zaman öğretmen hanım." dedi.

"Başüstüne." diyerek buzdolabına yöneldim. Kahvaltılıkları çıkartmak bana düşerken krepleri hazırlamak da Asrın'a düşmüştü. Hamarat beyim zaten hamurunu hazırlamış, bir tane de krep pişirmişti. Şimdi geri kalanına devam ediyordu.

"Herkes iyi değil mi?" diye sorarak mutfaktaki sessiz havayı dağıttım.

"İyiler iyiler." dedi. "Çok zorlu bir konumda değildik zaten." diye ekledi. "Sen neler yaptın?"

"Okuldan geldim, Kayra Bey'in yanına gittim. Tüm akşam Kayra'yı sevdim." dedim gülerek. "O kadar sevimli ki."

Gözlerini kısarak bana döndü. "Pabucum dama mu atılıyor sanki?"

"Senin pabucunu kimse dama atamaz canım." diyerek uzaktan öpücük attım.

Keyifle önüne döndüğünde gerçekten Kayra'yı kıskandığını düşünmüştüm.

Kısa sürede o tüm krepleri pişirmişti. Ben de sofrayı hazırlamıştım. O sandalyesine otururken ben de ona açık, kendime de normal birer çay doldurmuştum.

Sandalyeme oturduğumda önümde duran Asrın'ın çayını onun önüne koydum. "Çayı açık içerdi hep, demli olunca bardağın diğer tarafından beni göremezmiş. Öyle derdi." dedim gülümseyerek.

Onun yüzüne da yavaş yavaş güzel bir tebessüm yayıldı. "Sevdiğim bir alışkanlığım çayı demli içmek." dedi.

Ağzıma attığım zeytinin çekirdeğini çıkartıp başımı iki yana salladım. "Niye ki?" diye sordum. "Neden normal içmiyorsun da açık içiyorsun?"

"Çay içmeyi seviyorum ya gün içinde çok fazla çay içtiğim günler oluyor. Özellikle görevden geldiğimiz günlerde daha fazla içiyorum. Normal ya da demli içtiğimde o kadar çok içtiğim için uykumu kaçırıyor ve bu da görevden geldiğim için bana sorun yaratıyor." diyerek uzunca açıkladı.

SEVDA -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin