-yetmişaltı-

9.8K 685 281
                                    

''İnsan ufacık bir nefeste hayat bulabiliyor albayım. Kendisine ait olmayan bir nefes onun yaşam kaynağı olabiliyor. Aldığı ve verdiği her nefesi o küçücük nefes için alıp vermeye başlıyor. İnsan aile olunca daha farklı yaşıyor hayatı. Aldığı nefesi 1 kişilik almıyor. Ailesine yetecek kadar alıyor. Onun nefesi, ailesini de yaşatıyor."

°°°

Hayat...

Bu beş harf doğum ve ölümden ibaretti.

Doğumlar olurdu.

Ufacık bir yavru doğardı. İnsan o yavruya baktıkça yaşadığını hissederdi.

İnsanın kalbinde bir aşk doğardı. İnsan yine yaşadığını hissederdi.

Bunun gibi daha pek çok doğum olurdu ve insan yine yaşadığını hissederdi.

Bir de ölümler vardı. Daha doğmamış yavruların ölümleri vardı. İnsan nefessiz kaldığını hissederdi.

Daha kucağa yeni alınan yavruların ölümleri vardı. İnsan 100 yerinden bıçak darbesi aldığını hissederdi.

En sevdiği insanın ölümü vardı. İnsan kalbinin yok olduğunu hissederdi.

Bir de kalpte olan ölümler vardı. Ölümden daha ağır olan ölümler... Vedalar... İnsan öldüğünü hissederdi. Yok olduğunu düşünürdü.

Elimdeki kupayı sehpanın üzerine bırakıp pencereden dışarıyı seyretmeye devam ettim.

İlkbahar gelmişti. Ağaçlar yeşeriyordu yavaş yavaş. Her şey güzel gidiyordu. Herkesin hayatı yolundaydı.

Umay ve Kutay'ın nikahına 1 hafta kalmıştı. Gözde’nin doğumuna az kalmıştı. Bizim düğünümüze az kalmıştı. Miray ve Süleyman birlikte bir yola çıktıklarını söylemişlerdi. Ceyhun ve Sare Urfa'ya gitme planları yapıyorlardı.

Her şey güzeldi.

İlkbahar umudun mevsimi gibiydi. Ölen doğanın yeniden canlanıyor olması mucizeden farksızdı.

Akşam olmak üzereydi saat 5'i geçmişti. Tim hâlâ karagahtaydı. Bugün oradan hiç çıkmamışlardı. Tüm günlerini orada geçirmişlerdi.

Ben bunları düşünürken koridorda onların sesini duymamla gülümsedim. İyi insanlar...

"Oğlum bir sakin olsana."

Asrın'ın sert sesiyle birlikte dinlenme odasına da girmişlerdi. Ben Asrın'ın kime kızdığını bilmezken Gökhan’ın "Komutanım ama içimde öyle böyle bir sıkıntı yok. Sanki birisi kalbimi alıp sıkıyor, bırakıyor." demesiyle Asrın'ın kızdığı kişinin o olduğunu anlamıştım.

"Hayırdır?" diye sorarak ben de olaya dahil oldum.

"Sabahtan beri içimde bir sıkıntı var Sevda. Ben de onu kafaya takıyorum. Komutanım da kızıyor." diyerek kısaca olayı özetlemişti.

"Gözde’yi ara, konuş istersen. Belki iyi gelir." dedim.

"Yok ya." diyerek reddetti. "Boş yere o da endişelenmesin şimdi. Zaten sabah biraz ağrısı vardı."

Omuz silkerek "Sen bilirsin." dedim.

Herkes kendi arasında sohbete başlarken Kutay'a döndüm. "Evin işleri bitti mi?" diye sordum. Günlerdir askeriye ve lojman arasında mekik dokumuştu resmen. Evin mobilyaları gelmiş, onlar yerleştirilirken başında durmuştu. Umay Mardin'de olunca işlerin çoğu ona düşmüştü.

"Bitti çok şükür ya. Her şey hazır, nikah gününü bekliyoruz."

Genişçe gülümsedim. "Seni böyle mutlu gördükçe ben de çok mutlu oluyorum. Mutlu olmayı en çok hak eden insanlardan birisi sensin."

SEVDA -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin