"Saniyeler albayım, var eden ve yok eden saniyeler. Gerçek hayat en kısa şey olan ama izleri çok uzun olan saniyelerden ibarettir. Kimi zaman güldüren, kimi zaman ağlatan şeydir hayat."
°°°
Yazardan
İnsan çeşitli sınavlardan geçmek için Dünya’ya gelirdi. Ağlamak için, gülmek için sabretmek için gelirdi bu hayata. Gözlerini açtığı ilk andan itibaren savaşırdı. Nefes alıp vermesi bile bir sınavdı onun için. Aldığı nefesi vermezse bu savaşı, bu sınavı kaybederdi. İnsan için en basit sanılan eylemler bile zordu. Çünkü yaptığı tek bir yanlış birçok şeye mâl olurdu. Yapılan hatalar insanları ağlatırdı. Hayat, insanı ağlatırdı.
Asrın dinlenme odasına girip kanepedeki boş yere oturdu. Herkesin burada olmasına şaşırmıştı. Günlerdir görevdelerdi ve yeni dönmüşlerdi. Hepsinin izin günlerini sevdikleriyle geçireceklerini düşünmüştü ama Gökhan da dahil herkes buradaydı.
“Dışarı neden çıkmadınız?” diye sordu tek kaşı havalanırken. Eğer Sevda okulda olmasa o da hiç durmaz, nişanlısı ile dışarı çıkardı. Hava soğuk da olsa baş başa vakit geçirmek iyi gelirdi onlara.
“Sare’nin izni yok komutanım.” dedi Ceyhun. “Revirden ayrılamazmış bugün, birkaç kişi mevsim geçişinden grip olmuş, onlarla ilgileniyor.”
Asrın anladığını belirtircesine kafasını sallarken Kutay’a çevirdi bakışlarını. “Sen?” dercesine bir bakış attı?
“Umay’la telefonda konuştum da okulda işleri varmış. Gelsen de görüşemeyiz, dedi. O yüzden gitmedim.” diyerek Kutay da gerekçesini sunmuştu.
Asrın hepsini tek tek süzerken Elif ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. “Benim yavrum uyuyormuş, uyansın da öyle gideceğim yanına.”
“Maşallah hepinizin de bir sebebi var. Sen niye evine gitmedin Kesici?” diyerek Gökhan’a döndü sonunda.
Gökhan elindeki telefonun ekranından saate baktı ve ekranı tekrar kapadı. “Aslında Gözde izinli komutanım bugün ama askeriyede birkaç işim var. Onları halledip öyle gideceğim eve. Konuştum Gözde’yle, kahvaltı yapacakmış. Benim karnım tok zaten. O evdeki işlerini halletsin ben de burayı halledeyim bir Cizre turu yaptırırız bizim yavrulara.”
Asrın Gökhan’ın heyecanına gülümsemeden edemedi. Kardeşi yerine koyduğu adamın harika bir baba olacağından emindi. Tıpkı harika bir eş olduğu gibi harika bir baba da olacaktı. Gözde’yi nasıl gözünden, tüm kötülüklerden sakınıyorsa oğlunu da kızını da öyle sakınacaktı.
✨
Gözde bulaşık makinesini boşaltıp tüm tabak çanağı yerine yerleştirmişti. Sadece en üst dolapta duran tabakları masanın üzerine koymuş, onları kendi yerleştirmek ve Gökhan’a yerleştirtmek arasında kalmıştı.
Tam tabakları eline aldığı sırada çalan telefonu ile tabakları tekrar masaya bıraktı. Tezgahın üzerine koyduğu telefonunun ekranında Asker Bey yazısını görünce yüzünde oluşan gülümsemeyle telefonu açtı. “Efendim Gökhan?”
“N’apıyorsun yavrum?”
“Kahvaltımı ettim, bulaşık makinesini boşaltıyorum. Sen ne yapıyorsun? Bitti mi işlerin?”
Gökhan derin bir iç çekti. “Yarım saatlik işim kaldı bebeğim. Sen de o zamana kadar işlerini bitirmiş olursan hazırlan da dışarı çıkalım. Günlerdir sadece işe gidiyorsun. Sıkılmışsındır.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA -Tamamlandı-
General Fiction-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretmen'i şehit ettikleri gibi seni de şehit ederler. Acımazlar, gözlerini bile kırpmazlar. Hiç mi acımıyo...