"Fikret hazır mısın?"
Orhan kardeşinin odasına girdiğinde Fikret telefon görüşmesi yapıyordu. Bu yüzden de kardeşine başıyla işaret ederek hazır olduğunu belli ettikten sonra telefondaki kişiye arayıp kendisini bilgilendirdikleri için teşekkür ederek telefonu kapattı. Orhan da ne olduğunu merak eder bir edayla bakıyor ve kardeşinin yüzündeki mutlu ifadenin nedenini çözmeye çalışıyordu. Merak etmesin zira bugün bir güzel haberde Fikret'ten alacaklardı.
Fikret telefonu çantasına koyduktan sonra kardeşine dönüp onun az önceki hitabına ithafen bir düzeltme yaparak "Fikret değil... Çiçeği burnunda edebiyat öğretmeni Fikret Ertekin!" dedi. Orhan bu habere çok sevinmişti. Birbirlerine sıkı sıkı sarılırken bir yandan kardeşini tebrik edip bir yandan da ona takılarak "Karşında bir sınıf dolusu Mert olacak. Buna hazır mısın?" diye sordu. Bu soru ikisine de tebessüm ettirmişti. Fikret haylaz kardeşinden dolayı epey bir idmanlı olduğunu söyleyip sonra da "Hadi gidip bizimkilere de güzel haberi verelim" dedi.
İki kardeş odadan çıkarken Hasret de sabah erkenden kalkmış aksayan ayağı yüzünden de zar zor yürüyerek üstünü değiştiriyordu. Elleri kırılasıca nasıl da acımadan itip kakmıştı kızı öyle! Hasret aynasına yaklaşıp çenesinin altına baktığında morluğun hâlâ geçmediğini görünce onu kapatmak için bir çare aramaya başladı. Orhan da bugün dükkana geleceğini söylemişti. Şimdi bu izi ve bacağındaki aksaklığı fark ederse ki büyük ihtimalle de edecektir. İşte o zaman yine babasıyla arasında bir gerginlik yaşanması da kaçınılmaz olur.
Dolabını açıp bir eşarp bularak yanına alırken içeriden de yine "Hasret!" sesleri yükselmeye başlamıştı. Bu seslenişler eşliğinde annesi de kapısını açıp "Hazırsan hadi bekletme babanı" dedikten sonra sessizce "Kimliğini çantana koydun mu?" diye sordu. Hasret koyduğunu söyleyince de birlikte odadan çıktılar.
Salih ayakkabılarını giymeye çalışırken bir yandan da odadan çıkarak yanına doğru gelen kızının aksayan ayağına bakıyordu. Buna da diyecek bir iki lafı vardı herhalde. Hasret zar zor basarak gelip hırkasına uzanırken Salih ayağına şöyle bir bakıp önce "Doğru yürü kız! Acındırıp durma kendini gören de bir şey yaptım sancak" dedi sonra da ayağına doğru sanki yalandan yapıyormuş da bir şeyi yokmuş gibi tekme atıp "Bak sapasağlamsın işte" dedi acısını zerre kadar umursamadan. Hasret'in yüzü hiç de öyle demiyordu ama. Kızın üzerinden buldozer gibi geçti hâlâ bir şey yapmadım sanıyor mendebur!
Salih karısının yüzüne bile bakmadan "Hadi eyvallah" diyerek evden çıkarken ağrıyan ayağını ovalayan Hasret "Az kaldı kurtulacaksın merak etme" diyen annesine sarılıp babasının hemen arkasından çıktı. Onlar baba kız dükkana doğru yol alırken Fikret de güzel haberi ailesine vermiş kutlamaları kabul ediyordu. Sanki bir kişi de eksikti. Bu eksikliği Orhan'da ilk anda fark etmişti ve "Mert nerede anne? Onu bu sabah hiç görmedim. Hasta mı yoksa?" diye sormadan da edememişti. Yok canım ne hastası? Turp gibiydi turp!
"Sabah erkenden dersi varmış evden topukları totosuna vura vura çıktı. Sanırsın okula değil dünyaca ünlü bir şarkıcının imza gününe gidiyor. Okuldan önce de güya arkadaşından ders notları alacakmış bizim tembeller krallığını yöneten Mert Efendi! Duy da inanma ayol! Bir gün iş yaptırdım oğlanın okul aşkı kabardı"
Bu konuşulanlara şahit olan küçük Talha da korku dolu gözlerle Talat dedesine dönüp "Anneannem geçen gün kız halaya oğlan dayıya çeker demişti. Çok korkuyorum dede ya ben de Mert dayıma benzersem ve anneannem benim arkamdan da böyle konuşursa ne yaparım ben!" deyince bu dediği herkesin yüzünü gülümsetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)
RomanceOrhan üç yıl önce tüm kalbiyle bağlı olduğu sevdiğini kaybetmiş ve kendisini hayatın hareketliliğinden soyutlayıp sadece işine vermişti.Son derece de sevgi dolu ve neşeli bir aileye sahipti. Kardeşleri yeğeni anne ve babası fevkalade insanlardı.Orha...