Takip ettiğiniz hikayeleri sadece okuyup oy vererek geçmeyin lütfen çünkü amatör yazarlar olarak sizlerin düşüncelerine oydan çok daha fazla ihtiyacımız var. Sonuçta buraya hikayelerimizi sizlerle etkileşim sağlayıp yazılarımızı iyi ya da kötü eleştirmeniz için koyuyoruz ki kendimizi geliştirebilelim. Diğer türlü burası e-kitap servisine döner ve yazmak için emek veren kişilere de büyük ayıp olur onlarda yavaş yavaş geri çekilirler. Gerçek kitapseverlere yaptıkları ve yapacakları tüm yorumlar için teşekkür ederim. Keyifli Okumalar.
●●·٠●●٠·˙
Dışarıda sıcacık harika bir hava vardı. Kuşlar cıvıldıyor gün ışığı tüm güzelliğiyle evin pencerelerine vuruyordu. Evin içindeki sesler de cabasıydı tabii. Belli ki Neyhan Hanım etrafında fır dönen çocuklarının yarattığı o neşeli havayla kahvaltı sofrasını donatmaya başlamıştı bile. Rahat da bırakmıyorlardı ki kadını hınzırlar!
Orhan bir süre bu neşeli sesleri tepkisizce dinleyip sonra da içindeki sıkıntıyla birlikte yorganını savurarak yattığı yerden kalktı. Parmaklarını saçlarının arasından keyifsizce geçirirken aynı anda da penceresinden dışarıya bakıyordu. Bugün 12 Nisan 2017'ydi. Yani üç yıl önce kaybettiği Zeynep'in ölüm yıl dönümü. İçindeki sıkıntı da bundan ileri geliyor olmalıydı.
Saate göz ucuyla bakıp henüz sabahın yedi buçuğu olduğunu görünce hüzünlü bakışlarını yatağının başucunda duran sevdiğinin resmine doğru çevirdi. Karşısındaki bir kağıt parçası da olsa Zeynep'i gözlerinin içi gülerek ona doğru bakıyordu. Orhan da ona gülümsemek istedi ama yapamadı. Tam gülümseyecekken gözlerinin nemlenişi durdurdu onu. Kalbi o acı haberi bir kez daha almışçasına sıkışmıştı sanki.
"Birkaç saat sonra seni bir kez daha kaybedeceğim Zeynep'im"
Gözleri dolarak çerçeveye dokunurken odasının kapısı da tanıdık bir vuruşla tıklatılmaya başlandı. Orhan gelenin kim olduğunu tıklatma tarzından anlamıştı. Elini çerçevenin üzerinden usulca çekerken bir yandan da kapıya doğru bakıp "Girebilirsin Fikret!" diye seslendi. Bu onayın ardından kapı aralanmış ve Fikret kardeşinin tepkisini ölçerek tedirgin adımlarla içeriye girmişti. Kardeşler arasında Orhan'ı en iyi anlayan kişi Fikret gibi görünüyordu. Bu belki de duygusal bir yapısı olmasından kaynaklı bir durumdu.
Orhan kardeşini görür görmez az önceki hüzünlü havasını dağıtmaya çalışıp ona "Seni sabahın bu saatinde odama hangi rüzgar attı?" diye sordu. Aslında bu nedeni gayet iyi biliyordu yani sorguya suale gerek yoktu. Fikret kardeşinin sorusunu yanıtsız bırakarak ağır adımlarla yanına gittikten sonra ona sıkıca sarılıp "Sadece yanında olmak istedim" demekle yetindi. Orhan bu hareket sonrası içindeki hüznü saklayamamış aksine bu hüznün yüzüne birebir yansımasına neden olmuştu.
O da kardeşine sarılıp soğukkanlı olmaya çalışarak "Sağ ol" dediğinde ikisi de geri çekilip bakışlarını birbirlerinden saklayarak aynı anda "Hadi kahvaltıya..." dediler. Tabii sözlerini tamamlayamadan gülümsemişlerdi.
"Fikret sen önden git olur mu? Ben bir yüzümü yıkayayım hazırlanayım sonra gelirim yanınıza"
"Tamam ama gecikme yoksa Mert annemin yaptığı gözlemeleri sen daha kokusunu bile alamadan silip süpürür"
"Olur gecikmem"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)
RomanceOrhan üç yıl önce tüm kalbiyle bağlı olduğu sevdiğini kaybetmiş ve kendisini hayatın hareketliliğinden soyutlayıp sadece işine vermişti.Son derece de sevgi dolu ve neşeli bir aileye sahipti. Kardeşleri yeğeni anne ve babası fevkalade insanlardı.Orha...