"Firuze hemen saat dokuz yönüne bak"
"Ne saati ne yönü anne?"
"Kızım antreye bak işte!"
Firuze annesinden aldığı işaretle antreye doğru bakınca kardeşiyle Hasret'i görmüş ve hallerine gülmeden edememişti. Ne oluyordu orada Allah aşkına? Bir hareketlilik bir bir şeyler...
O sırada Orhan da kendisini geri geri çekerek "İçeride aile büyükleri varken eve böyle sarmaş dolaş girilmez. Çok ayıp!" diyen Hasret'i elinden sıkıca tutup içeriye yönlendirmeye çalışıyor bir yandan da sessizce "Bizim şu ayıplar konusuna artık bir açıklık getirmemiz gerekiyor. Şu an bu halimizde ayıp olacak hiçbir yan yok ama olur da içeriye girip herkesin içinde seni öpersem evet bu dediğin gibi ayıp olur. O zamanda istediğin gibi utanabilir istediğin gibi de bana çimdiği basabilirsin" diyerek onu besbeter utandırıyordu. Ne öpmesi ne çimdiği? Nereden çıktı bu şimdi!
Hasret çattığı kaşlarıyla yan yan bakıp "Çimdiklemedim ki ben seni!" dediğinde ona öyle mi der gibi bakan Orhan da kolunu işaret edip "Kolumu öyle bir sıktın ki çimdiklenmiş kadar oldum" dedi. Hadi ya! Öyle mi olmuştu gerçekten?
Orhan'ın sözlerinin ardından Hasret'in ifadesi yumuşamıştı. Kıyamamıştı belliydi bu. Mahcup olmuş bir halde özür diledikten sonra "Çok mu acıdı canın?" diye sorarak Orhan'a yaklaşınca Orhan da gözlerinin içine baka baka "Ne o öpeyim de geçsin mi diyeceksin yoksa?" deyiverdi. Ne münasebet canım!
Hasret bu soruyla birlikte telaşla Orhan'ın ağzını kapatıp "Deme öyle bir duyan olursa çok ayıp olur" dedi ama Orhan'ın buna da verecek bir cevabı vardı elbet. Hasret'in elini dudaklarının üzerinden uzaklaştırıp ona takılır gibi gözleriyle içeriyi işaret ederek "Aa! Ne yapıyorsun Hasret annemler bakıyor çok ayıp" deyince Hasret'in de beti benzi atmıştı. Yazık Neyhan Hanım'la göz göze gelmemek için salon tarafına dahi bakamıyordu.
Orhan haklıydı. Ne konuştukları anlaşılmasa da verdikleri sempatik görüntüler Firuze'nin ve Neyhan Hanım'ın ilgisini epey çekmişti. Çekmeyecek gibi de değillerdi çünkü tam da ikisinin görüş alanında duruyorlardı.
Neyhan Hanım mutfağa doğru gidişlerini izleyip kızına sokularak "Oldu bunlar oldu! Daha dün kıskançlıktan birbirlerinin gözlerini oyacaklardı şimdi de sıkı fıkı halde birbirlerinin eteklerinden ayrılamıyorlar. Ay hadi inşallah! Evlilik kurtarıldı şimdi sıra tez zamanda meyvesini kucağımıza almakta" derken Firuze de gülüyordu ama birkaç saniye içinde o da gülünenler kervanına katılabilirdi çünkü Ali de an itibariyle evin önüne gelip zile basmaya başlamıştı.
Tabii Neyhan Hanım geleni anlayıp da öylece durur mu? Durmaz tabii ki. Ancak kızını dürtüp kaş göz yaparak "Firuze kalk annem kocan geldi kapıyı aç" dediği anda zincirleme görev değişimi başlamıştı. Ali için saçının telini bile kıpırdatmak istemeyen Firuze annesinin yaptığı kaş göze rağmen bozuk bir halde kardeşine dönüp "Mert hadi kalk ablacığım dış kapının dış mandalı geldi kapıyı aç" derken Mert'te hiç istifini bozmamış ve elindeki telefonla ilgilenmeye devam edip "Talha kalk dayıcığım kapıyı aç kıvırcık dayın gelmiştir" diyerek ablasından da bu vesileyle zılgıtı yemişti.
"Ablacığım ben sana diyorum sana! Ne diye el kadar çocuğu kapıya yolluyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)
RomanceOrhan üç yıl önce tüm kalbiyle bağlı olduğu sevdiğini kaybetmiş ve kendisini hayatın hareketliliğinden soyutlayıp sadece işine vermişti.Son derece de sevgi dolu ve neşeli bir aileye sahipti. Kardeşleri yeğeni anne ve babası fevkalade insanlardı.Orha...