Rüya gibi geçen bir gecenin ardından şu an kollarının arasında tüm güzelliğiyle mışıl mışıl uyuyan Hasret'i izleyen Orhan sanki hayatı sil baştan yaşıyormuş gibi hissediyordu. Sıfırladığı hayatını Hasret ile birlikte yeniden kuracağını düşündükçe yüzünde de mutluluğunu gözler önüne seren harika bir tebessüm beliriyordu.
Hani bazı klişe laflar vardır "Senden önce hiç yaşamamışım" gibi ya da "Aşk sandığım şey meğerse aşk değilmiş. Bunu seni tanıyınca anladım" gibi. Orhan şimdi düşünüyordu da bu laflar klişe bile olsa içinde gerçeklik payı da taşıyan sözlermiş aslında. Daha önce hissettiği şey aşksa peki Hasret'e karşı hissettiği şey neydi? Bu denli büyük bir sevgiye ne demek yaraşırdı ki?
Hasret'e bakarken sevgisi kalbinden taşacakmış gibi oluyordu sanki. Manasızca gülümsüyor içi içine sığmıyordu. Mesela şu an gerçekten yanında mıydı? Onu bile tam olarak algılayamıyordu da. Hayal değildi değil mi bu güzellik? Olmasın... Hayal olmasın.
Doğruyu söylemek gerekirse Orhan daha önce böyle bir şey hissettiğini hiç hatırlamıyordu. O yine çok güzel seven bir adamdı ama bu kıskanan kaybetme korkusunu dibine kadar yaşayan yeri geldiğinde sevdiğinin yüzünü güldürebilmek için muzurlaşmaktan yerinmeyen kalbi sevdiği için durmaksızın hızla çarpan Orhan bambaşka bir Orhan'dı sanki.
Onca sıkıntının içinden çıkıp kalplerini birleştirerek böylesine güzel bir aşk yaşamak mucize gibiydi. Bu mucizeyi avuçlarının içine konduran kadın da şu an kollarının arasında duruyordu. O gerçekten çok şanslı bir adamdı. Tabii Hasret'te öyle...
Orhan elini yumuşacık hareketlerle Hasret'in yastığı da kaplayan o güzel saçlarında gezdirirken bir yandan da kaşının üzerine minik bir öpücük kondurup kokusunu içine çekmeyi ihmal etmiyordu. Bunu yapmanın bile ruhunu temizlediğini ve tüm olumsuzluklarından arındırıldığını hissettiriyordu.
Saatin çok erken oluşundan kaynaklı Hasret henüz uyanmamıştı ama Orhan'ın belli belirsiz olan bu dokunuşunu hissedip yattığı yerde kıpırdayarak uyku haliyle başını onun göğsüne doğru huzurla yerleştirmişti. Şimdi böyle tatlı tatlı sokuluyordu ama acaba uyanınca yine utanıp oradan oraya kaçışır mıydı? Başaramasa da en azından bir şansını denerdi herhalde.
Orhan bu kıpırdanışın ardından gözlerini açacak mı diye sabırsızlıkla Hasret'e doğru bakıyordu ama uyanmak ne kelime uykusu daha da derinleşmiş gibiydi. Olsun onu böyle izlemek de güzeldi. Yeter ki yanında olsun aynı havayı birlikte solusunlar.
Hasret'in sırtını örten saçlarını biraz kenara alıp elinin tersini pürüzsüz teninde gezdirirken onun bunu hissederek gıdıklanıyormuş gibi sırtını oynatmasıyla da gülümsemeden edememişti. Şimdi uyanınca bu hallerini görüp yine utancından başını deve kuşu gibi yatağın içine gömecekti ya işte Orhan o anı bile dört gözle bekler haldeydi. Yine başlayacaktı bakma öyle çok ayıp demelere.
Orhan kalbinin üzerinde duran Hasret'in elini avucunun içine alıp başparmağıyla da elinin üzerini hafif hafif okşarken sanki "Hadi uyan ama artık" der gibiydi. Bir yandan onu uyandırmaya kıyamıyor bir yandan da uyansın da o güzel gözlerini o tatlı gülümseyişini yeniden görsün istiyordu. Artık böyle mi olacaktı acaba? Yanındayken bile onu özler hale mi gelecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)
RomanceOrhan üç yıl önce tüm kalbiyle bağlı olduğu sevdiğini kaybetmiş ve kendisini hayatın hareketliliğinden soyutlayıp sadece işine vermişti.Son derece de sevgi dolu ve neşeli bir aileye sahipti. Kardeşleri yeğeni anne ve babası fevkalade insanlardı.Orha...