Kapılarına vurulan kilidin ardından ikisi de şaşkına dönmüştü. Hasret gece ile ilgili yaptığı serzenişler sebebiyle utancından yerin dibine girip dudağını kemirirken Orhan da kardeşine yaptığı itirafın üzerine Hasret ile baş başa kalmalarının huzursuzluğunu yaşıyordu. İşin kötüsü sanki Hasret onları duymuşta gıyabında yapılan konuşmalardan haberdarmış gibi mahcup hissediyordu kendisini.
Ne tuhaf... Dakikalar önce birbirlerine demediklerini bırakmayan onlar değilmiş gibi çekiniyorlardı birbirlerinden.
O sessizliğin içinde Hasret ayağa kalkan Orhan'ın yanına doğru geldiğini fark edip istemsizce yana kaymıştı. Orhan da kapının önüne gelip tam elini kaldırarak Fikret'in açması için kapıya vuracaktı ki aniden durdu. Açmayacağı belliyken bunu yapmasının ne faydası olurdu ki? Faydasının olmayacağı gibi bütün ev ahalisi de ayağa kalkardı.
Orhan havada kalan elini indirip arkasını dönmüş o sırada da Hasret birkaç dakika önce tekli koltuğa bıraktığı yastığı eline alıp koltuğa oturmuştu. O kadar garip bir durum oluşmuştu ki dikkat çekmesin diye nefesini bile belli etmemeye çalışarak alıyordu.
"Özür dilerim Hasret"
"Neden özür diliyorsun?"
"Odada hapis kaldık yetmez mi? Konuşmamızı istiyor olsa da Fikret'in böyle bir şey yapmaya hakkı yoktu"
Hasret göz ucuyla ona bakıp kendisini kötü hissetmesin diye de "Senin bir kabahatin yok ki... Hatta onun da yok" dedikten sonra kucağındaki yastığı sıkıca tutarak "Dargın kalmayalım istemiş belli ki" dedi. Orhan haline tavrına dikkatle bakıp söylediğine cevaben "Peki dargın mıyız?" diye sorduğunda Hasret'in bu soruyu beklemediği yüzünden çok net bir şekilde belli olmuştu. Normal şartlarda onca lafın üzerine küsmek lazımdı tabii.
Hasret kısacık bir an düşünüp sonra da bilmediğini belli edercesine omuz silkince Orhan'ın yüzüne belli belirsiz bir gülüş yerleşmişti. Belli ki Hasret dargın falan değildi. Ee! Orhan'da değildi. Yani birbirlerine etmedikleri laf kalmamasına rağmen ortada bu anlamda bir sorun gözükmüyordu.
Orhan odaya şöyle bir baktıktan sonra "Buradan çıkamayacağımız ortada odadaki düzeni bozmayalım aynısını burada da uygulayalım. Sen yine aynı şekilde yatakta yatarsın ben de..." dedi. Ooops! Orhan aniden susunca Hasret etrafa bakınıp sonra da şu an üzerinde oturduğu tekli koltuğu kastederek "Burada uyuyamazsın. Bu küçücük bir koltuk bizim odadakine benzemez" dedi. Haklıydı. Orhan dolabı açıp yedek yorgan yastık ve bilumum şey aramaya başlamış ama hiçbir şey bulamamıştı. İyi de daha önce burada böyle şeyler olurdu.
"Orhan..."
"Efendim Hasret?"
"Yine bir köşeye sen kıvrıl diğer köşeye de ben... Hem daha önce bir kere daha bu şekilde uyumuştuk değil mi? Yani bu o zamanda sorun olmamıştı şimdi de olmaz zaten başka şansımız da yok"
Hasret bunları söylerken Orhan'ın gözlerinin önünden de daha önce birlikte uyudukları akşamın sabahı geçiyordu. Resmen tüm gece koyun koyuna burun buruna uyumuşlardı da haberleri bile olmamıştı. Gerçi Orhan gözlerini açıp Hasret'i karşısında melekler gibi uyurken görünce çarpıcı bir şekilde haberdar olmuştu ama bu Hasret'e de intikal eden bir durum olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)
RomansaOrhan üç yıl önce tüm kalbiyle bağlı olduğu sevdiğini kaybetmiş ve kendisini hayatın hareketliliğinden soyutlayıp sadece işine vermişti.Son derece de sevgi dolu ve neşeli bir aileye sahipti. Kardeşleri yeğeni anne ve babası fevkalade insanlardı.Orha...