Saatler 02:45'i gösteriyordu ama bu geç saate rağmen yine de evin içinde bir hareketlenme söz konusuydu. Özellikle de aşağıdan takır tukur sesler geliyordu sanki. Etrafa yayılıp boğazları yakan koku da cabasıydı.
Gecenin bir vakti Orhan'ın yanından usul usul kalktığını hisseden Hasret gözlerini zar zor aralayıp biraz da korkarak "Orhan ne oluyor?" diye seslendiğinde Orhan da tam odadan çıkacakken olduğu yerde kalmıştı. Halbuki uyanmaması için epey bir çaba sarf etmişti ama belli ki bu çabası yeterli gelmemişti.
Orhan yatağa geri dönüp elini Hasret'in boynuna yerleştirerek baş parmağıyla yanağını okşarken aynı anda da korkmasın diye "Bir şey yok merak etme. Hadi sen uyu da uykun bölünmesin" dedi. Ama bir şeyler olduğu belliydi. Hasret burnuna ulaşan koku sebebiyle yattığı yerden zar zor doğrulup havayı koklayarak "Biber kızartması mı kokuyor?" deyince Orhan da bir şey demeden sadece tebessüm etti. Bu gülüş nedenini anlayamasa da Hasret'e de sirayet etmiş ve onu da gülümsetmişti. Ne oluyordu Allah aşkına?
Orhan tebessümle baktığı Hasret'e "Aç mısın?" diye sorunca Hasret bu saatte sorulacak soru mu bu dercesine boş boş bakıp "Bilmem. Çok değilim herhalde... Ya sen?" dedi. Valla aşağıdaki eğlence tok bile olsan kaçırmaman gereken bir eğlenceydi. Orhan şöyle böyle der gibi baktıktan sonra "Hadi gel!" diyerek Hasret'in elini tutup yataktan kalkarken Hasret'te onunla birlikte apar topar kalkıp "Nereye gidiyoruz?" diye sordu. Orhan enerjik bir tavırla "Seni Ertekin kardeşlerin mutfağıyla tanıştıracağım" deyince Hasret bu söylediğine şaşırıp "Ne?" dese de bir yandan da etrafa bakınıp "Dur dur! Gecelikle inemem aşağıya" deyiverdi.
Orhan dolaba yönelip ince bir hırka aldıktan sonra giymesine yardım etmek için yeniden Hasret'e doğru döndü. O sırada Hasret de bir yandan kollarını geçiriyor bir yandan da "Ne oluyor ki aşağıda?" diye soruyordu. Neler olmuyordu ki?
Arkasını dönüp Orhan ile göz göze geldiğinde Hasret'in içi aydınlanmıştı çünkü yüzünde güzel şeyler olduğunu belli eden hoş bir tebessüm vardı. Orhan da bu güzel gülüşünü bozmadan hırkasının yakalarını tutup Hasret'i kendisine doğru hafifçe çekerek "Gidince görürsün" dedikten sonra burnunun ucuna hoş bir öpücük kondurup elinden çeke çeke odadan çıkardı.
Sessiz olmaya çalışıyorlardı ama tam merdivenlerden inerken odalardan birinin kapısı açılmıştı. Kendilerine seslenildiğini duyar duymaz da durup arkalarına baktıklarında Firuze merakla "Ne oluyorsunuz yine gece gece?" diye sordu. Hasret ben bilmem deyip kenara çekilirken Orhan fazla bir açıklama yapmadan sadece "Bizimkiler mutfağa inmiş geliyor musun?" dedi. Bak şimdi insanı nasıl da gece gece kaynatıyorlar görüyor musun?
Firuze mışıl mışıl uyuyan Talha'ya şöyle bir bakıp yeniden kardeşine doğru dönmüştü. Gidip gitmemekle alakalı ikilem yaşasa da "Kilo alacağım sizin yüzünüzden!" dedikten sonra dayanamayıp oflayıp puflayarak "Tamam siz önden gidin ben de hemen geliyorum" dedi. Firuze Talha'nın üzerini örtmeye giderken Hasret de kendisine "Dikkatli in" diyen Orhan'ın peşinden aşağıya indi.
Mutfak kapısını açıp içeriye girdiklerinde Hasret şaşırıp kalmıştı. Fikret ocak başında biber ve domates kızartıyor Mert masaya geçmiş her biri için yarım ekmek kesip onların içlerini çıkarıyor Can deseniz o da arkası dönük bir halde tezgahın üzerinde bir şeyler doğruyordu. Hasret ilk kez böyle bir durumla karşı karşıya gelmiş ve dilini yutmuş gibi sessizce kapının önünde kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)
RomanceOrhan üç yıl önce tüm kalbiyle bağlı olduğu sevdiğini kaybetmiş ve kendisini hayatın hareketliliğinden soyutlayıp sadece işine vermişti.Son derece de sevgi dolu ve neşeli bir aileye sahipti. Kardeşleri yeğeni anne ve babası fevkalade insanlardı.Orha...