32.Bölüm : Bana gerçekte ne olduğunu söylemeyecek misin?

8.5K 594 40
                                    

Saatler geçmiş ama Orhan hâlâ gelmemişti. Onun yokluğunda da Hasret annesinin kaldığı odada endişeli bir halde pencereden dışarıya bakıyordu. Halbuki Orhan bıraktığı notta işi biter bitmez geleceğini yazmıştı. Geciktiğine göre ne olmuştu ki acaba?


Bir de aşağıdaki hazırlıklar vardı tabii. Yaklaşık bir saattir arka bahçe Firuze ve Can'ın kontrolünde olarak nikah için süsleniyor ve gelen kokteyl masaları da büyük bir özenle planlanan yerlere yerleştiriliyordu. Fazla değillerdi elbet ama yine de aile bireylerinin sayısından biraz daha fazlaydılar. Hasret bu konuda ne düşüneceğini bilememişti çünkü nikahın aile arasında kıyılacağını sanıyordu. Ta ki bu hazırlıkları görene kadar...


"Akşam kalabalık olacağız herhalde"

"Ne dedin kızım?"

"Akşam diyorum... Nikahta ailelerin dışında davetliler de olacak gibi"

"Evet öyle olacak. Neyhan Hanım bana gelinlik baktığımız gün öyle kuru kuru sessiz sedasız kıyılan nikah olmaz sen bakma çocuklara yakın akraba ya da konu komşun varsa davet et başımızın üstünde yerleri var demişti"

"Sahi mi?"

"Sahi tabii ya! Ne yüce gönüllü insanlar başkası olsa burun büker belki ana baba olarak bizi bile göz önünde tutmak istemezlerdi"

"Öyle deme anne"

"Neden kızım? Neler duyuyoruz ne insanlar var bu hayatta... Demek hayat onlara bu imkanları sunarken insanlıklarını kaybettirmemiş"


Hasret bu konuşmanın üzerine umudunu yitirmiş bir halde pencerenin önünden ayrılırken yan gözle Orhan'ın arabasını park ettiğini görmüştü. Onu görünce de o kadar rahatlamıştı ki bu rahatlığın haddi hesabı yoktu. İçindeki sıkıntı bile onu sağ salim gördüğü anda yok olmuş gibiydi. Orhan da evden çıktığına nazaran daha sakindi. Sanki kafasını sıfırlamış eve de öyle geri dönmüştü. Bu iyi bir şeydi.


Yan koltuktan ceketini alıp aracını kilitledikten sonra bahçedeki hazırlığa bir mana verememiş gibi bakarak eve doğru yürümeye başladı. Hasret ise hâlâ ona bakıyordu ve bu yüzden de canı yanarmış gibi kaburgasını tuttuğunu hemen fark etmişti. Neden böyle yaptığını anlayamadığı için de meraklanıp Orhan'ın gözden kaybolmasıyla birlikte de "Ben çantamdan bir şey alacağım. Hemen dönerim anne" dedikten sonra odadan çıktı.


Hasret aşağıya inerken aynı anlarda Orhan'da kimseye görünmemeye çalışarak yukarıya doğru çıkıyordu. Tabii bu mümkün olmamıştı. Hasret'i görüp olduğu yerde kalırken kız da ona baştan aşağıya bakıp elinin üzerindeki kızarıklığı hatta kanlanmayı fark ederek "Eline ne oldu?" diye sordu. Orhan telaşlanmasın diye gerçeği söylemek yerine elini ister istemez geri de tutarak "Arabanın kapısına sıkıştı önemli bir şey değil" deyince Hasret ona inanmayıp bu sefer de yüzünü incelemeye başladı. Dikkatli bakınca yanağında da belli belirsiz bir renk değişimi olduğunu fark etmişti. Herhalde Nadir'in savurduğu yumruklardan biri yüzüne de denk gelmişti.


Hasret bu renk değişimini görse de fazla irdelemeden "Eline pansuman yapmak gerek. Ben gidip Fikret ağabeye haber vereyim" deyince Orhan tam yanından geçecekken onu kolundan tutup durdurarak "Fikret'e söyleme! Aslında kimseye söyleme zaten dediğim gibi önemli bir şey değil" dedi. Madem elinin kapıya sıkıştığı için bu hale geldiğini iddia ediyor öyleyse neden birinin görmesinden bu kadar çekiniyor ki?

Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin