38.Bölüm : Ah Neyhan Sultan ah!

8K 565 160
                                    

Hasret kendisine uzatılan mücevher kutusuna baktığında içindeki gerdanlığı görmüş ve çok şaşırmıştı. Görünen o ki manevi olduğu kadar maddi olarak da epey değerli bir şeydi. Biraz da korkmuştu sanki. Salih'in şu sıralar burada olmayışı ve bu ana şahitlik ediyor olmayışı gerçekten verilmiş sadakamız varmış denen cinstendi. Kızına böyle bir hediye verildiğini görse ya da duysa herhalde parmak hesabı yapmaya başlayıp kendince aşağı yukarı bir eder belirlerdi. Ee! Sonrası da malum. Kıza o gerdanlığa ulaşana kadar rahat huzur vermezdi.


Hasret şaşkınlığını perdelemeye çalışırken gözlerini de Talat Bey ve Neyhan Hanım'ın arasında gezdirip "Ama nasıl kabul ederim ki bunu? Belli ki hem maddi hem de manevi açıdan çok kıymetli bir hediye bu. Ben buna layık mıyım ya da olabilecek miyim gerçekten bilemiyorum" deyince Neyhan Hanım başını oğlunun omzuna dayamış Talat Bey'de elindeki kutuyu "Sen de artık bizim için çok kıymetlisin kızım. Hem kızdırma bakayım beni! Annenle baban bunu sana vermişlerse demek ki onlar için bu yadigara sahip olmaya layık birisindir" diyerek Hasret'in avuçlarına bıraktı.


Orhan'a anlık bir şekilde bakıp onun da kabul etmesini bakışlarıyla onayladığını görünce Talat Bey'in ve Neyhan Hanım'ın hediyesini nezaketle kabul edip ellerini öperek kendisine bu kadar değer verdikleri için teşekkür etti. Keşke bu kadar iyi olmasalardı. Gün geldiğinde bu güzel insanları hayal kırıklığına uğratacaklarını bilmek Hasret'e çok kötü hissettiriyordu.


•●●·٠•●●•٠·˙


Artık yola çıkmak için hazırlanma vaktiydi. Orhan ile Hasret kendi odasına gitmek için peşlerinden gelen Firuze eşliğinde yukarıya çıkmıştı. Üçü de koridorda durunca Firuze ikisine de eliyle içeriye girmelerini işaret edip "Hadi siz odanıza girin benim aklıma bir şey takıldı da ondan duruyorum" dedi. Tabii tabii kesin ondan duruyordur.


Bunun üzerine Hasret yan gözle ne yapalım der gibi Orhan'a bakmış ve onun yönlendirmesiyle de odaya geçmişlerdi. Firuze de nöbetçi baş çavuş gibi olduğu yerde dikilmiş öylece duruyordu. Orhan'ın Hasret tek başına hazırlansın diye dışarıya çıkacağını anlamıştı herhalde.


İçeriye girdikten sonra Hasret elindeki kutuyla sessiz sedasız ortada dururken Orhan da kapıyı kapatıp ona doğru döndü. İkisi için de tuhaf bir andı ama buna da alışmaları gerekiyordu. Öyle ya da böyle belli bir süre bu odayı birlikte kullanacaklardı. Aralarındaki sessizliği bozan da Hasret olmuştu çünkü elindeki değerli takının kendisinde kalmasının uygun olmayacağını düşünüyordu. Sonuçta ailenin sandığı gibi onların gerçek gelini değildi.


Bu yüzden de kendinden gayet emin bir tavırla kutuyu Orhan'a uzatıp "Bu aileniz için çok kıymetli bir hatıra yani evlilik süresince bende değil sende kalması çok daha doğru olur" dedi. Orhan kutuya bakıp kalmıştı. O Hasret'e güveniyordu ve bu konuda da herhangi bir endişe yaşamıyordu. Bunu da belli etmek için "Sende kalmasında bir sakınca yok" dedi ama Hasret bu her anlamda değerli olan gerdanlığın sorumluluğunu üzerine almak istemiyordu. Başına bir şey gelirse nasıl bakardı bu ailenin yüzüne?


"Sana göre yok ama ben sende durursa daha rahat hissederim. Bir taşı düşer bir şeyi kaybolur ya da ne bileyim başına bir şey gelirse bunun ağırlığını taşıyamam ben. Lütfen beni böylesine büyük bir sorumluluğun altında ezilmek zorunda bırakma. Ailenin takmamı istediği zamanlar takarım gönülleri olur ama sonra yine alır kaldırırsın istediğin yere"

Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin