40.Bölüm : El alem ne der?

7.6K 586 104
                                    

Hasret Orhan'ı bekletmemek için üzerini hızlıca değiştirdikten sonra çantasından bir hırka çıkarıp onu da giymişti. Yatak kıyafeti ile karşısına geçmek ayıp olur gibi gelmişti herhalde. Giyindikten sonra da hemen etrafı toparlayarak Orhan'ın yatağını hazırlayıp banyonun kapısını tıklattı. Bir süredir içeride bekleyen Orhan ise bu sesle birlikte odadan çıkıp kendisine bakmamaya çalışan Hasret'in yanına geldi. Odanın içinde de çıt çıkmıyordu ve bu da belli ki onları daha da çok geriyordu.


Orhan bu derin sessizliğin içinde yer yatağının hazırlanmış olduğunu görünce Hasret'e şaşkınca bakarak "Bu yatağı sen mi yaptın?" diye sordu. Elbette o yapmıştı ve bunu Orhan'da biliyordu ama şaşkınlığını belirtme ihtiyacı duymuştu demek ki. Ancak Hasret bunu sormasına bir mana verememişti doğrusu.


Niye soruyordu ki zaten böyle olmuyor muydu ki? Yani bu tarz şeyleri kadınlar yapmaz mıydı? Ama annesinden böyle görmüştü o... Erkeğe daha doğrusu Salih'e iş buyurulmazdı ki onların evinde her işi daha söylenmeden kendileri yapardı. Görünen o ki Hasret'in bu konuda biraz güncellenmeye ihtiyacı olacaktı. Ekmek elden su gölden benim elim sıcak sudan soğuk suya girmesin yeter kafasındaki Salihli hayata bir an önce veda etmesi gerekiyordu çünkü.


Hasret "Yanlış bir şey mi yaptım?" der gibi bakan bakışlarını Orhan'a çevirip "Olmamış mı?" dedikten sonra telaşla da "Tamam düzeltirim şimdi" diyerek yer yatağına doğru gitmek isterken Orhan onu hemen kolundan yakalayıp "Dur dur! Sadece niye zahmet ettin ki ben yapardım diyecektim" dedi. Hasret omzunun ucundan önce Orhan'a sonra da kolunun üzerindeki eline bakınca Orhan da hemen elini çekmişti. Aslında "Ne tutuyorsun?" der gibi de bakmamıştı daha çok göz göze gelmelerinin verdiği panikle bakışlarını kaçırma isteğiydi bu.


"Zahmet olmadı ki hem görevim bu benim"

"Görevin mi?"

"Değil mi? Yani tamam gerçek bir evlilik yapmamış olabiliriz ama yine de böyle şeyleri kadınlar yapmaz mı?"


Orhan duyduğu şeyin afallamasıyla bir mana konduramadığı bakışlarını Hasret'e döndürmüş ve kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra da "Tabii ki yeri geldiğinde birbirimize herhangi bir konuda yardımcı olabiliriz bu çok doğal ama senin ne bana karşı ne de bir başkasına karşı üstlenmen gereken böyle bir görevin yok" demişti. Gerçekten de Hasret'in bu dediği ona çok garip gelmişti. O kadar farklı şartlarda yetişmişlerdi ki her öğrendiği şey Orhan'ı hayretler içerisinde bırakıyordu.


İkisi de birbirlerine bakarken Hasret tavrındaki ciddiyeti görüp biraz kısık bir ses tonuyla "Kızdın mı bana?" diye sorunca Orhan da ne düşüneceğini şaşırıp hafifçe tebessüm ederek "Hayır neden kızayım ki?" dedi. Doğru ya! Salih mi bu adam? Ne diye gözünün üstünde kaşın var der gibi ona buna kızsın ki?


"Farkında olmadan manasız bir şey söyledim galiba ama ben böyle gördüm böyle de öğrendim. Biz de erkek eve geldi mi hiçbir iş buyurulmaz içeceği su bile eline verilir. Hatta kalkıp kendisinin alması bile yadırganır. Karısı kızı ya da kardeşi yok mu da kendisi alıyor derler"

"Kim der bunları?"

"Kim der bunları?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin