43.Bölüm : Şimdi mutlu musun peki?

7.7K 595 108
                                    

Hasret dalmış bir halde elindeki bembeyaz güle bakarak Orhan'ın yanında yürürken Orhan'da ister istemez Gülsümbül'ün söylediklerini düşünüyordu. Genç kız ciddi ciddi kafasını karıştırmıştı. Aslında kalbinin yaralı oluşundan bahsetmese belki de söylediklerini bu kadar önemsemeyip oradan ayrılır ayrılmaz tüm duyduklarını unutacaktı ama şimdi bunu yapamıyordu. Aksine söylediği her şey sanki kendisini sürekli tekrar ediyordu.


İlk anda Hasret ile ikisini bir arada görüp gerçek aşıklar sandığı için ona yönelik şeyler söylemesini normal bulmuştu ama sonrakiler biraz canını sıkmamış değildi. Olacak şey değildi elbet ama sanki kız geleceklerini okuyor gibiydi. O kadar emindi kendisinden. Ama pek iyi şeyler de söylememişti doğrusu.


Orhan aklından bir sürü şey geçirirken bir yandan da yanında yürüyen Hasret'e bakıyordu. Ne olursa olsun aklının söylenenlere takılmaması mümkün değildi. Genç kız bahsi geçen adamla alakalı iyi şeyler hissetmediğini söylemişti değil mi? Evet öyle demişti. Ya doğru çıkarsa bu söylediği? Hasret'i ne yapıp edip babasından koruyabilmişti hatta haberi yoktu ama kardeşleri de Nadir'den korumuştu. Ancak şimdi tanımadığı ve ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan bu adamdan onu nasıl koruyabilirdi bilemiyordu. Gerçi öyle biri gerçekten olacak mıydı o da Orhan için muammaydı. Fal sonuçta yarısı sahi ise yarısı yalandır derler.


İkisinin sessizliğini onlara doğru yaklaşan Furkan bozmuştu. Bulunduğu mesafeden tebessüm ederek seslenip "Kayboldunuz sandık" dediğinde Hasret'in de Orhan'ın da bakışları hemen ona doğru dönmüştü. Kayboldular mı sanmışlar? Aslında Hasret'e değil ama Orhan'a göre kaybolmak için güzel bir yerdi burası...


Hasret yanında Orhan olduğu için sessiz kalmayı tercih ederken Orhan da gence biraz dolaştıklarını ve zamanın nasıl geçtiğini anlayamadıklarını söyledi. Birbirlerine yaklaşıp otele doğru yürümeye başladıklarında Furkan hem kısa yoldan dönmek için yolu işaret etmiş hem de aynı anda "Kahvaltı masanız hazırlandı. Anneannem şimdi de bu bölgede meşhur olan kızarmış hellimli menemeninden yapıyor. O da neredeyse pişmek üzeredir" demişti. Öyleyse menemene talip olanlar çıkmadan önce gitseler iyi olurdu.


Otelin önüne geldiklerinde Orhan etraftan gelebilecek minik hayvanlara karşı Hasret'i yine korkmasın diye korumaya almıştı. Hasret'i de bir telaş almıştı ki sormayın gitsin. Otele girip çıkarken bile ruhunu ha teslim etti ha edecek hale gelirken şimdi nasıl arka bahçede rahat rahat oturup kahvaltısını yiyecekti ki? Ya kahvaltılarına ortak olmaya çalışan minik misafirleri olursa ne olacaktı? Of! Bu bahçede kahvaltı işi nereden çıkmıştı Allah aşkına ne güzel içeride oturacaklardı işte...


Hasret bu tedirginliğini Orhan'a da belli edip "Çabucak yer hemen kalkarız değil mi?" deyince Orhan da birkaç saniye dursa da sonra durumu anlayıp "Doğru ya sen korkuyorsun şimdi huzursuz olacaksın" dedikten sonra Furkan'ın bir sorun olup olmadığını sormasıyla da tam söze "Hasret..." diye başlayacakken son anda vazgeçip "Eşim otelin etrafında dolaşan kazdan biraz korkuyor da o yüzden kahvaltımızı rahatça yapıp yapamayacağımız konusunda endişeli" dedi. Hasret biraz olsun rahatlamıştı. Sonuçta bu duruma bir çare bulurlardı herhalde.


Orhan'ın sözü biter bitmez Hasret'te onun dediği gibi gayet endişeli bir halde "Biraz değil çok!" dedi. Böyle anlarda yüzünde çok tatlı bir ifade oluyordu. Sanki küçücük bir kız çocuğuydu ve Orhan'ın yüzüne de ne olur bir şey yap der gibi bakıyordu. Korkuyor olmasa Orhan bu ifadeyi izlerken gülümseyebilirdi ama şu an bunu yapamamıştı.

Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin