25.Bölüm : Eşiniz Hasret'i hep döver miydi?

9.9K 632 34
                                    

"Orhan hoş geldin oğlum geç hadi"


Orhan güler bir yüzle selam verdiği Ayla Hanım'ın ardından ceketini çıkarıp asmıştı ama bir gözü de içeriye kaymadan edemiyordu. Ev o kadar sessizdi ki Salih'in sesinin hâlâ bir yerlerden duyulmamasının şaşkınlığını yaşıyordu. Bir de üstüne salona girip kimseyi göremeyince bunu iyice garipseyip Ayla Hanım'a dönerek "Eşiniz yok mu?" diye sordu.


Cevap şaşırtıcı değildi çünkü Salih Efendi kızın telefonunu da almış en havalı haliyle okeye dördüncü olmaya kahveye gitmişti. Bunu da Ayla Hanım uygun bir dille "Yemekten sonra kahveye gitti. Geç gelir herhalde" diyerek izah ederken beklenen bir diğer soruda hemen arkasından gelmişti.


Orhan etrafı gözleriyle tarayıp bir yandan da merakla "Hasret nerede?" diye sorunca Ayla Hanım da bir yandan koltuğun üzerindeki yastıkları düzeltip bir yandan da "Babasının ardından yattı. Biraz üşütmüş herhalde ateşi var ama başına sirkeli suya batırılmış bez koydum sabaha hiçbir şeyi kalmaz" dedi. Ee! Madem hasta ne diye kendisine haber vermemişlerdi ki?


Orhan bunu bu kadar rahatça söylemesini garipsemişti. Neyhan Hanım olsa şimdi ortalığı birbirine katmış kim hastaysa da onu iyileştirmek için tüm evi seferber etmişti. Orhan'ın annesi Hasret'in annesinin aksine epey telaşlı bir kadındı yani. Gerçi Ayla Hanım da haklıydı. Öyle en ufak bir şey de doktora falan gidilmezdi ki onların evlerinde. Önce kendilerince çareler üretmeyi öğrenmişler en son seçenek olarak da Salih'in insaflı yanına denk gelinirse öyle gitmişlerdi hastaneye...


"Keşke bana haber verseydiniz ateşi varsa doktora görünmek gerekir"

"Yok oğlum telaş yapma küçüklüğünden beri hep böyle geçiriyorum ben onun ateşini"

"Evde derece var mı peki?"

"Anne elinden daha iyi ölçen bir derece var mı bu dünyada?"

"Doğru ama yine de bir derece ile de bakalım. Çok yükselmeden kontrol altına almak gerek"

"Evde yok ama sen dur ben bir komşuya sorup geleyim"


Orhan hemen Ayla Hanım'ı durdurup "Akşam akşam siz çıkmayın. Ben şimdi bir eczane bulur dereceyi alırım zaten her zaman lazım olabilecek bir şey. Gitmişken başka ne yapabiliriz onları da öğreneyim hemen dönerim" diyerek ceketini askıdan alıp evden çıktı. Ayla Hanım ardından bakakalmıştı. Nasıl etkili bir dua ettiyse Allah kızına Salih'in tam aksine pırlanta gibi bir eş nasip etmişti. Ayla Hanım Hasret'in yanına gidip alnındaki sirkeli bezi yenisi ile değiştirirken Orhan da açık nöbetçi bir eczane bulmuş gereken ne varsa da alıp geri dönmüştü.


Torbanın içindekileri çıkarıp kulaktan ölçüm yapan aletin pillerini takarken Ayla Hanım da onu izliyordu. Orhan işi bitince önce bakışlarını Hasret'in odasına doğru çevirmiş sonra da kendisinin içeriye girmesinin uygun olmayabileceğini düşünüp "Ayla Hanım şu düğmeyi görüyor musunuz? Ona basıp biraz bekledikten sonra ucu birkaç saniye kulağın içinde tutacaksınız zaten ölçüm bitince cihaz sesle uyarı verecek" dedi. Ayla Hanım anlamış gibi başını sallayıp elindeki garip cihaza baka baka kızının odasına girerken Orhan da kapının ucundan yan gözle Hasret'in iyi olup olmadığına bakıyordu. Göremeyince de seslere kulak kabartmaktan başka bir şey yapamamıştı.


Ayla Hanım uzun süre içeride kalmıştı ve sürekli de cihazın sesi geliyordu. Bir yerde yanlışlık yapıyordu herhalde. Orhan içeriye doğru seslenip sorunun ne olduğunu sorunca Ayla Hanım da şaşkın bir halde dışarıya çıkıp "Ölçmüyor ki bu alet oğlum ancak bik bik ötüyor kızı da uyandıracak" dedi. Orhan ucu değiştirip kendisinde bir deneme yaptıktan sonra Ayla Hanım'a dönüp "Bir sorun yok ölçüyor. Hasret'in ateşine benim bakmam da bir mahsur var mı?" diye sorduğunda Ayla Hanım önce ne diyeceğini bilememiş sonra da beklemesini isteyip odaya girmişti. Kızı ateşi var diye incecik giydirdiği için üzerini iyice kapatacak şekilde örtüp yeniden dışarıya çıktığında bu sefer de odaya Orhan girdi.

Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin