Salih bir yandan konuşuyor bir yandan da tatlısını yiyordu ama Hasret'in yüzündeki ifade değişmiyordu. Babası ara sıra "Yesene kız! Seversin diye taa nerelerden aldım ben bunları" dese de tatlısına elini bile sürmemiş herhangi bir şey de söylememişti çünkü babasının bu ani değişimi kafasını çok karıştırmıştı. Bu iyi niyetli gözüken hallerinin altından kesin bir şey çıkacaktı ya hadi hayırlısı bakalım.
"Hasret ben diyom ki bu akşam annenle size gelelim tüm aile beraber yiyelim içelim sohbet muhabbet edip eğlenelim"
Sen ye muhabbet et ama hazır bıraktım demişken bir zahmet içmeyiver Salih Efendi! Hasret sessizdi çünkü babasının bu isteğinden pek hoşlanmamıştı. Hem kendisi razı gelse dün yaşananlardan sonra Orhan ne derdi ki buna? Talat Bey'in de Salih'i pek gözü tutmuyordu zaten şimdi herkesi huzursuz etmenin bir manası yoktu ki.
Hâl böyle olunca Hasret kibarca geri çevirmeye çalışıp "Orhan ablası ve babasıyla birlikte yeni bir proje üzerine çalışıyor akşam saat kaçta gelirler bilmiyorum. Başka bir zaman daha uygun olur" dedi ama Salih onu nasıl ikna edeceğini biliyor gibiydi.
Salih kızın çatalını alıp tatlısına sapladıktan sonra yemesi için Hasret'e doğru uzatarak "O da olur da annen de sabah beridir size getircek diye tatlıydı börekti çörekti uğraşıp duruyo. Yazık günah olacak kadının emeklerine" deyince Hasret düşünekalmıştı. Annesinin heyecanla karışık telaşlı hallerini düşünürken babasının elindeki çatalı da isteksizce alarak mecburen "Tamam ben bir Orhan ile konuşayım da olmadı onlar da aramıza biraz geç katılır" dedi.
Salih'in yüzünde memnuniyetini belirten bir ifade vardı ama aslında bu ifade o kadar da masum değildi çünkü aynı anlarda içinden de "Gör bak bu akşamı atlatalım ben sana neler etcem Orhan Efendi!" diye geçiriyor bunu da kızına belli etmiyordu.
"Sen hiç sıkma o güzel cancağızını tamam mı kızım? Ben kocanla da efendi gibi konuşcam anlayacak o da beni her şey düzene gircek. Hiç mahcup etmeyecem seni gönlün ferah olsun. Onun da canını biraz sıktım herhalde biliyon mu? Ama ne yapayım benim de canıma tak etti Sadi ha bire sıkıştırıp duruyor beni..."
Hasret bir an önce kalkıp gitse diye beklerken bu dediğini duyunca bakışlarını babasına doğru döndürüp "Sadi Bey ne diye seni sıkıştırıp duruyor ki?" diye sordu. Öyle ya! Daha önce evlerine dünür olma amacıyla gelmiş biri neden hâlâ ailesinin etrafında dolanıyordu ki?
Tabii Salih konuşmayı bu soruyu sorsun diye bu noktaya getirmiş yani bir nevi ortaya yem atmıştı. "Hayda! Sen onu da mı bilmiyon?" dediğinde Hasret'in kaşlarını çatıp başını hayır dercesine sallamasıyla da "Pot mu kırdım ben? Tüh! Şimdi bunu ağzımdan kaçırdığımı duyarsa damat bana yine uzaklaştırma kararı çıkarır arayı da düzeltemeyiz" dedi. Artık laf ağızdan çıkmıştı yani öyle ya da böyle Hasret sorusunun cevabını isteyecekti.
"Hiçbir şey olmaz. Sen söyle bana neler olduğunu da ben de bileyim"
"Yok demem! Aramızın düzeleceği varsa da düzelmez diyom kız anlamıyon mu?"
"Ben Orhan'a söylemem aramızda kalır. Sadi Bey neden sıkıştırıyor seni?"
"İyi madem aramızda kalcaksa söyleyim. Damat erkek adam tabii atmış asfalyaları mahalleye gelip Nadir'i sormuş sonra da Kamil'in tamirhanede olduğunu öğrenince vay sen misin ev taşlayan diye diye yapışmış yakasına..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)
RomanceOrhan üç yıl önce tüm kalbiyle bağlı olduğu sevdiğini kaybetmiş ve kendisini hayatın hareketliliğinden soyutlayıp sadece işine vermişti.Son derece de sevgi dolu ve neşeli bir aileye sahipti. Kardeşleri yeğeni anne ve babası fevkalade insanlardı.Orha...