Akşam vakti yaklaştığında Hasret üzerini değiştirip hazır bir halde pencerenin önüne geçmiş ve ailesinin gelişini beklemeye başlamıştı. Bu akşamın nasıl geçeceği hakkında iyi ve kötü olacak şekilde türlü türlü düşüncelere kapılsa da yine de kendisini en kötüye hazırlamaya çalışıyordu. Tamam Orhan'a ve onun ailesine güveni sonsuzdu ama kendi babasının bir anı bir anını tutmazdı ki. Adam seni mahcup etmem demişti de bakalım lafla peynir gemisi yürüyecek miydi? Hele ki o geminin kaptanı Salih ise...
İçi sıkılmış bir halde pencereyi açıp temiz havayı içine çekerken Orhan odaya Fikret'te evin bahçe kapısından içeriye girmişti. Onun canı da sıkkın gibiydi. Evin önüne kadar gelse de orada duruyor ama içeriye girmek için herhangi bir hamle yapmıyordu. Neyi vardı acaba?
Hasret anlık olarak ardına bakıp Orhan'ın gömleğini değiştirmek için geldiğini söylemesiyle de yeniden önüne dönerek Fikret'e odaklanmıştı. Orhan'ın da gömleğini değiştirirken gözleri onun üzerindeydi. Bu kadar dikkatli nereye baktığını merak etmişe benziyordu.
"Ne oldu Hasret?"
"Az önce Fikret ağabey geldi ama pek iyi değil gibi sanki"
"Bakayım"
"Kapının önünde duruyor içeriye girmiyor"
Orhan yanına gelip başını pencereden çıkardıktan sonra tam kardeşine seslenecekti ki Fikret eve girmekten vazgeçip bahçedeki oturma bölümüne giderek keyifsizce oradaki hasır koltuklardan birine oturdu. Gerçekten de iyi değildi. O sırada Hasret camdan bakmak için kendisine yaslanmak durumunda kalan Orhan'a bakarken bir an başını omzuna yaslayıp ona sıkıca sarılmak istemişti ama bunu da bir türlü yapamamıştı.
Hasret'in bu hallerini fark edemeyen Orhan ise bir süre kardeşini izleyip ardından da "Canını sıkacak bir şey olmuş. Ben bir gidip neyi var öğreneyim" dedikten sonra Fikret'in yanına gitmek için pencerenin önünden çekildi. Ancak tam gidecekken "Dur Orhan! Sen gitme" diyen Hasret'in kolunu tutmasıyla da gidemeden olduğu yerde kaldı.
Orhan kendisine doğru döner dönmez Hasret gözlerini çekinir gibi başka yöne verip "Hep Fikret ağabey beni dinliyor şimdi de ben onu dinleyeyim. Belki benim de ona bir faydam dokunur. Sen de bu sırada hazırlamaya devam et olur mu? Beni aşan önemli bir durum varsa sana haber veririm zaten" dedi. Orhan bir bahçede tek başına oturan kardeşine bir de Hasret'e baktıktan sonra başını sallayıp "Tamam sen konuş o zaman" deyince Hasret de kolunu bıraktığı gibi hızla odadan çıkıp aşağıya indi. Tabii o sırada Neyhan Hanım'ın dikkatini çekmesi de uzun sürmemişti.
"Hasret nereye kızım? Aa! Annenler geldi mi yoksa?"
"Yok Neyhan anne daha gelmediler. Ben menekşelere su vermeyi unuttum da onu verip hemen geleceğim"
Yalandan kim ölmüş ki Hasret'te ölsün değil mi? Hasret ayakkabılarını giyer giymez evden çıkıp hızlı adımlarla Fikret'in yanına doğru giderken Orhan da pencerenin önünden hâlâ kardeşine bakmaya devam ediyordu. Tabii Hasret'in çıkışıyla gözleri hemen ona doğru kaymıştı. İkisinde de bir haller vardı ama ne olduğunu anlayamıyordu bir türlü. Sadece Hasret'in Fikret'e karşı olan yakınlığı içini rahatlatıyordu çünkü söylediği gibi dertleşip ona içinde yaşadığı karmaşaları anlatıyorsa kardeşinin Hasret'i en doğru şekilde yönlendireceğinden adı gibi emindi. Kendisi de bu yüzden soluğu hep Fikret'in yanında almıyor muydu zaten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)
RomansaOrhan üç yıl önce tüm kalbiyle bağlı olduğu sevdiğini kaybetmiş ve kendisini hayatın hareketliliğinden soyutlayıp sadece işine vermişti.Son derece de sevgi dolu ve neşeli bir aileye sahipti. Kardeşleri yeğeni anne ve babası fevkalade insanlardı.Orha...