Hasret'in yardımını reddetmesi üzerine Orhan ne yapacağını bilememişti. Ancak kızın elindeki kesiğin böyle bir ortamda mikrop kapacağından da adı gibi emindi. Bu düşünceler eşliğinde hiçbir şey söylemeden odadan çıkınca Hasret bunu yapmasını yadırgayıp kapıya doğru yaklaşarak ardından bakmaya başladı. Orhan odadan olduğu gibi dükkandan da çıkıp gitmişti. Hasret tek kaşını kaldırarak kapıyı kapattıktan sonra Orhan'ın gittiğini düşünüp yerine dönmüştü ama o iş onun düşündüğü gibi değildi.
Orhan dükkandan çıktığı gibi aracının bagajına yönelmiş ve oradaki ilk yardım setini alıp kapıları kilitledikten sonra dükkana geri dönmüştü. Kız yarasını temizlemesine izin verecek miydi bilmiyordu ama yine de şansını denemek istiyordu. Eline üstünkörü sardığı o bez parçasıyla olmazdı bu iş.
Onun gittiğini düşünen Hasret ise elindeki bezi sıkıca tutup etrafı toparlamak için faraşla süpürgeyi eline aldı. Ancak aksilik bu ya tam eğilip camları bir araya toparlarken kapı tıklatılmış ve o yöne bakmasıyla da gittiği sandığı Orhan odaya girmişti. Hasret ona bakar bakmaz elindeki faraşla süpürgeyi düşürüp tekrardan geri geri gidince de telaştan ikinci kez masaya çarpması kaçınılmaz olmuştu. Neyse ki bu defa herhangi bir şeyi kırıp dökmemişti.
Orhan belli belirsiz bir tebessümle "Ama olmaz ki böyle! Her seferinde masaya çarparsanız buna sebep olduğum için kendimi suçlu hissedeceğim" derken bir yandan da elindeki ilk yardım çantasını açmaya başladı. Hasret yabancı biri olduğu için ondan biraz çekinmişti ama adam pek de öyle korkulacak birine benzemiyordu. Hatta az önce söylediği şey ve hitaplarındaki nezaket Hasret'in korkusunu içinden söküp atarak her ne kadar saklamaya çalışsa da gülümsemesine neden olmuştu.
Hasret gülümsediğini gizlemeye çalışarak ondan uzaklaşırken Orhan da gayet normal bir tavırla sandalyeyi gösterip "Oturun lütfen" diyerek kıza doğru döndü. Hasret tedirgin olduğu için endişeli gözlerle kapıya doğru bakıyordu. Of! Otursa bir dert oturmasa ayrı dertti. Aklından bir sürü şey geçirirken Orhan bu tedirginliğe sebep olan şeyi anlamış gibi "Burada gördüğüm adam... Patronunuz mu?" diye sordu. Hasret masum bakışlı gözlerini ona doğru çevirirken bir yandan da hayır der gibi başını iki yana sallayınca Orhan bu defa da "Babanız mı yoksa?" diye sordu. Baba demeye bin şahit lazımdı ya hadi neyse.
Hasret çekinerek evet dercesine başını sallamıştı ama bu durum da artık bayağı bayağı merak edici bir hâl almaya başlamıştı. Acaba kız konuşamıyor muydu yoksa bu suskun tavrı sadece Orhan'a karşı mıydı?
Orhan yanına gidip önünde durduktan sonra kızın kanayan elini tutarak "İzin verin temizleyeyim. Söz veriyorum sonra çiçeğimi yaptırıp buradan gideceğim" deyince Hasret korkuyla babasının gelip gelmediğine bakmış sonra da adam bir an önce gitsin diye başını olumlu bir şekilde sallayıp gösterdiği sandalyeye oturmuştu. Babası onu bir yabancıyla özellikle de bir erkekle baş başa görecek diye çok korkuyordu. Adam lanetin biriydi. Alkolik olmasının yanı sıra kafası bir attı mıydı evde terör estiriyordu.
Orhan kızın elindeki kesik yeri temizlerken yan gözle de etraftaki çiçek düzenlemelerine ve yerdeki kırık cam vazoya bakıp "Bu dükkandaki çiçek aranjmanlarının hepsini siz mi yapıyorsunuz?" diye sordu. Kızın cevap vermeyeceğini bile bile soruyordu işte. Hasret beklenen üzere yine konuşmamış sadece öyle olduğunu belli etmek için başını sallamıştı. Böyle yapmaya devam etmesi yüzünden Orhan bu defa merakına yenilip "Neden benimle konuşmuyorsunuz yoksa bir çekinceniz mi var?" diye sordu. Hasret sorusu üzerine buruk bir ifadeyle bakıp sonra da başını öne eğmişti. Söylemek istemiyor gibi bir hali vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)
RomanceOrhan üç yıl önce tüm kalbiyle bağlı olduğu sevdiğini kaybetmiş ve kendisini hayatın hareketliliğinden soyutlayıp sadece işine vermişti.Son derece de sevgi dolu ve neşeli bir aileye sahipti. Kardeşleri yeğeni anne ve babası fevkalade insanlardı.Orha...