Multimedia da hikayedeki konuda geçen Dicle'nin söylediği parça var. Dilerseniz bölüme geldiğinizde dinleyin şarkıyı daha anlamlı olur.😊
Zehir Hira'nın yanından ayrıldıktan sonra arabasına binip malikaneden ayrıldı. Arabayı dolduran telefonun sesiyle bluetooth cihazını kulağına taktı.
Arayan babasıydı.
"Evet?"
"Neredesin?"
"Hira'nın yanındaydım. Sorun ne?"
"Bakıyorum da boş gezmeye vaktin çok."
"Neyden bahsediyorsun sen?"
"Bana gel. Konuşmamız gereken önemli bir mesele var."
"Biraz işim var. Halledince gelirim."
"Hemen gele..."
Zehir babası cümlesini tamamlayamadan telefonu kapatmıştı. Ona emir verilmesinden nefret ederdi. Direksiyonu kırıp yönünü barlar sokağına çevirdi. Kaç gündür gergin dolaşıyordu etrafta. Biraz rahatlamaya ihtiyacı vardı. Keşke sarhoş olabilseydi. Sarhoşken insanların nasıl kendinden geçtiklerini ve saçmaladıklarını çok defa görmüştü. Bazen onlara o kadar çok imreniyordu ki; hayatındaki ciddiyet ve üzerindeki baskılardan bir günlükte olsa uzaklaşmaya ihtiyacı vardı.
Arabasıni boş bir yere park ettirdikten sonra gözüne kestirdiği bir mekana girdi.
İnsan kalabalığını yararak ilerledi ve barmenin olduğu kısma oturdu.
"Viski."
Barmen başıyla onaylayıp içkiyi hazırlamaya koyuldu. Bardağı doldurduktan sonra Zehir'in önüne bıraktı.
"Şişeyi bırak."
"Tabi efendim."
Zehir ilk kadehi tek bir dikişte bitirdi. Ikincisi ve üçüncüsünü hatta dördüncüsünü de... Olmuyordu işte. Sarhoş olamıyordu. Barmen ise şaşkın bir şekilde ona bakıyordu.
Zehir beşinciyi de doldurdu. Dudaklarına götürüdüğü esnada sahnede ki kadını gördü. Bir zamanlar ona ait olan kadını.
Bir sandalyede oturmuş, elinde tuttuğu mikrofonla şarkı söylüyordu. Onu dinlerken farkında olmadan geçmişteki görüntüler hücum etti zihnine.
Yine böyle bara geldiği bir gündü. Canı eğlenmek istemişti ve geceyi biriyle geçirmek. Etrafta hoşuna giden bir dişi yoktu. Ta ki onu görene dek. Beline kadar uzanan sarı saçları ve masmavi gözleriyle öylesine güzeldi ki. Benim olmalı... diye geçirmeden edemedi içinden. Tabi sadece bu gecelik.
Bar neredeyse tamamen boşalmıştı. Gece boyunca o tabure üzerinde sadece birbirleriyle meşgul olmuşlardı. Sonunda oradan çıktıklarında sahilde buldular kendilerini. Ellerinde şişeler birbirlerine hala birşeyler anlatıyorlardı.
Kumsala kendilerini bıraktılar. Denize bakarken aralarında ilk kez bir suskunluk olmuştu.
Dicle başını çevirip ona baktığında Zehir'in kendisini seyretmekte olduğunu gördü. Delici mavi bakışlarıyla yüreğine işliyordu. En son ne zaman birinden bu derece etkilenmişti?
"Zehir?"
Zehir adının seslenilmesiyle daldığı dünyadan sıyrıldı. Çekici tebessümü yüzüne otururken konuştu.
"Çok değişik bir kızsın."
"Hayatımda aldığım en güzel iltifat."
Dicle onun söylediğine gülerken Zehir ani bir hareketle uzanıp Dicle'nin dudaklarına kapandı. Lanet olsun tadı da çok güzel diye geçirdi içinden. Ve durabileceğini hic zannetmiyordu. Dicle de kendisine aynı tutkuyla karşılık vermeye başladığında boğukça inledi. Ona neredeyse kumsalda sahip olacak derecede gözü kör olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri 2 "MUAMMA"
VampireSerinin ikinci kitabıdır. Macera kaldığı yerden devam ediyor... Yayınlamakta olduğum bu hikaye az da olsa yetişkin ve şiddet öğeleri barındırdığından +16 yaş kitlesi için daha uygundur.