"Alev bak ne diyeceğim bu film nasıl? Bence bunu izleyebiliriz. Imdb puanıda iyiymiş ne dersin?"
Yasir'in yokluğunun üçüncü günü. Sanki bir ömür geride kalmış gibi hissediyorum. Yokluğunda boğuluyorum. Kabuslar görüyorum ve her defasında da onu kaybediyorum. Düşlerim bölük pörçük ve yarım kalmış. Sonunu getiremiyorum...
Bir insan kaç defa sever? Yani demek istediğim kaç kere gönülden sever? Gelip geçici heveslerden arındırılmışça, saf bir şekilde sevdim Yasir'i. Hala da seviyorum ya kimi kandırıyorum ki? Yüreğimi yangın yerine çevirip beni bırakıp gitmiş olsa da hala deliler gibi aşığım ona.
Peki biri sırf siz iyi olun diye neden gider? Demem o ki gittiği vakit gerçekten iyi mi olacağımızı sanırlar? Hayır...Kesinlikle hiç iyi değilim. Yokluğunda ben üşüyorum...
"Alev? Neyin var canım?"
Havin onun yokluğunda bana yoldaş olmayı kendine sorumluluk bilmişti. Acınası halimle bana katlanan tek oydu. Neden suçluluk duyan Havin yanımdaydı da o yoktu? Onu nasıl özlediğimi bilmiyor muydu yoksa?
"Beni endişelendiriyorsun. Daha ne kadar susacaksın öyle?"
Sahi konuşmuyor muydum? Oysa ben haykırarak dile getirmek istiyorum onsuzluğu. Üç gün... ben üç gün içerisinde aşk acısının en derin izlerine sahip oldum. Beni asla bırakmaz sandığım adam hançeri göğsüme saplayıp çekip gitmişti. Hatta yetinmiyor kalbimin üzerinde çeviriyordu.
"Biraz uyumak ister misin Alev? Filmi sonraya izleriz istersen. Sanırım güzel bir uyku daha iyi hissetmeni sağlayacaktır."
İyi de ben uyumak istemiyordum ki. Çünkü biliyorum uyursam yine gelecek ve ardından umarsızca gidecekti. Aynı şeyleri tekrar tekrar tekrar bana yaşatacaktı. Kabus görmemek için uyuyamazdım. Bir kez kaybettiğim için yıkılırken ben, kabuslarım sabırsızca bekler oldu gözlerimi güne kapatmamı.
"Senin böyle kendini kapatmanı izledikçe bende kahroluyorum Alev. Lütfen konuş benimle. Bağır, çağır ne istersen yap ama yeterki bir şeyler söyle."
Alevden tepki alamayan Havin üzgünce başını salladı. Abisinin yerini biliyordu çünkü irtibat halindeydiler. O da Alev için yanıp tutuşuyor ve ölesiye özlüyordu ama dönmeyeceğini kesin bir dille belirtmişti Havin'in tüm yalvarmalarına karşın. Özellikle de uyarmıştı Alev'e konuştuklarını ve yerini söylememesi için. Çünki böylesi onun için daha iyiydi Yasir'e göre. Zarar görmesini istemiyordu. Unutmalıydı ve hayatına kaldığı yerden devam etmeliydi.
Alev oturduğu yerden kalkıp banyonun yolunu tuttu. Havin de ayaklanmıştı arkasından ki bir el hareketiyle onu durdurdu.
Ilık su vücudundan akarken su gibi olup kaybolmayı diledi. Beraber geçirdikleri anılar birer birer hücum ederken beynine, olduğu yere çöktü ve nihayet üçüncü gün sona ererken gözyaşlarını serbest bıraktı. Tüm çektiği acıyı haykıra haykıra ağladı. Sessizliği doldurdu hıçkırıkları, banyo duvarlarında yankılandı ve geri döndü bir bir yine kendisine. Havin banyonun kapısının önüne çöküp Alev'in acısına ortak oldu. O ağlarken donmuş kalbi paramparça oldu. Dinledi çaresizliğin seslerini.
Havin içeriden gelen kırılma sesiyle birden banyoya daldı. Alev elinde tuttuğu ayna parçasıyla bileğini kesmek üzereydi ki hızla atılıp kolundan tuttu ve Alev'in kanayan eline baktı. O kadar çok sıkmıştı ki bileğini kesmesine gerek yoktu kan kaybından ölmesi için.
Sakin ol Havin. Birşey yok. O abinin sana emaneti. Alev'e zarar vermeyeceksin. Sakin ol kızım. Koklama.. sakın oraya bakma.
Alev elindeki ayna parçasını serbest bıraktığı anda Havin de hemen el havlusunu çekip kanayan yeri sardı. Bu her ikisi içinden şimdilik en hayırlısıydı. Alev'i sanki çocukmuş gibi bir çırpıda kucağına alıp apartmandan apar topar çıktı. Neyse ki etrafta meraklı komşu yoktu. Bir de onların samimiyetsiz ilgisiyle uğraşamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri 2 "MUAMMA"
VampireSerinin ikinci kitabıdır. Macera kaldığı yerden devam ediyor... Yayınlamakta olduğum bu hikaye az da olsa yetişkin ve şiddet öğeleri barındırdığından +16 yaş kitlesi için daha uygundur.