Multideki şarkıyı okurken direk açabilirsiniz. Belki benim yazarken kapıldığım hayallere ortak olabilirsiniz. İyi yolculuklar...
Sadece bir canı vardır insanın.
O can, hayatına giren sevdiklerinin her biri için birer parçaya bölünür.
Bir can olur bin...
Ama bazı insanlar daha fazla pay alırlar sizden. Onlara değer verdiğiniz büyük pay kadar da can kaybedersiniz. Sonra daha fazla, daha da fazla diye yavaş yavaş azalırsınız. Ta ki sizden geriye başka hiçbir şey kalmayıncaya kadar...
◇◇◇
Bütün mahalle ambulans ve polis sirenleriyle dolmuştu. Gecenin on ikisini yaran çığlık sesleri gibi. Ardından duyulan sağır edici acı bir feryat ilişti kulaklardan kalplere.
"Anne neler oluyor?"
"Bilmiyorum kızım sen gir içeri biz babanla bakıp geleceğiz hemen. Sakın dışarı çıkma olur mu?"
Annesi ve babası üzerlerine montlarını geçirip endişeyle dışarı çıktılar.
Neşe sokağı gösteren pencereye koştu. O kadar çok insan birikmişti ki neredeyse tüm mahalle boşalmıştı sokağa.
Bir dakika?
Ama orası?
Neşe dışarının soğuğuna aldırmadan ev terlikleriyle sokağa fırladı. Panik tüm benliğini ele geçirirken aklında tek bir şey vardı.
"Allah'ım ne olursun kimseye birşey olmamış olsun!"
İnsan duvarları aşa aşa ilerledi. Konuşmalar, bağırışlar uğultu halinde ulaşıyordu kulaklarına. Duymaz olmuştu. Polis şeridinin önüne geldiğinde memur daha fazla ilerlemesi engellemiş Neşe de durmak zorunda kalmıştı. Korku dolu gözlerle apartmandan çıkanlara baktı.
Bir kaç sağlık görevlisi binadan çıkış yapıp ambulansa geri bindiler. Hemen arkalarından dışarı çıkartılan ceset torbası ve bir annenin feryadı yürek dağlayan cinstendi.
"Kızım! Lütfen götürmeyin onu!! Kızımı bana geri verin! Ahmet durdur onları. Ne olursun durdur. Götürmesinler kızımı. O da çok küçük...korkar oralarda...yalnız yapa..."
Kısılan sesiyle beraber kocasının kollarına yığıldı. Fisun hanım da yere çökmüş gözyaşlarına boğulmuştu. O sırada Kenan Bey kızı Neşe'yi farketti. Şeridin arkasında boş bakışlarla olan biteni izliyordu. Koşarak yanına gidip onun başını göğsüne kapattı. Çünkü biliyordu ki bu sakinliği bir krizin başlangıcıydı.
"Sana evden çıkmamanı söylemiştim. Neden bir kez olsun laf dinlemezsin ki?"
Bunu sitem olsun diye söylememişti. Söyleyecek başka bir söz bulamayışındandı.
"Baba. O...o giden Ar..."
İsmini söylemeye dili varmamıştı. O olduğuna inanmamıştı.
"Üzgünüm. Çok üzgünüm kızım."
Neşe babasının kollarından sıyrılıp hızla ters yöne koşmaya başladı. Ufak cüssesi sayesinde kolayca gözden kaybolabilmişti o kalabalıkta. Babası peşinden gitse de ona ulaşamamıştı.
Başlayan yağmuru umursamadan koştu koştu koştu. Bacaklarının dermanı kesilinceye kadar koştu.
Koştu ve düştü. Dizleri ve avuç içlerindeki sıyrıklardan akan kan sızıntılarını önemsemedi. Can acısının yanında bir kaç sıyrığın önemi neydi ki? Düştüğü yerden ellerini havaya kaldırıp avazı çıktığı kadar bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri 2 "MUAMMA"
VampireSerinin ikinci kitabıdır. Macera kaldığı yerden devam ediyor... Yayınlamakta olduğum bu hikaye az da olsa yetişkin ve şiddet öğeleri barındırdığından +16 yaş kitlesi için daha uygundur.