Multimedia da Yasir var. İyi okumalar 😊
Yasir merkez binadan ayrılır ayrılmaz arabasına atlayıp yola çıktı. Navigasyona Zehir'in verdiği adresi girdi. Belki de herşey için çok geç kalmıştı ama yine de içinden ümit etmeyi de kesmedi.
Cep telefonunu çıkartıp Zehir'in numarasını tuşladı. Telefon çalıyor ama karşıdan bir cevap alınamıyordu. Bir süre sonra da telesekretere bağlandı.
"Kahretsin!"
Telefonu bırakıp direksiyonu iki eliyle kavradı ve hız limitini aşmış olmasını önemsemeden süratle ilerledi.
"Yüz metre sonra sağa dönün ardından sola dönün."
Direksiyonu önce sağa ardından sola kırdı. Şimdi dar bir sokağa girmişti. İki yüz metre daha ilerledikten sonra navigasyonda belirtilen adrese vardı. Arabayı park edip araçtan indi ve eski bir binadan içeriye girdi. Dördüncü kattaki dairenin önüne geldiğinde durdu. Yavaşça kapıya yaklaşıp dinlemeye koyuldu.
"Bana inansaydın başına bu gelmezdi lanet olsun sana Zehir!"
Zehir içerideydi demek. Peki hararetle konuşan bu kadın kimdi? Acaba... o olabilir miydi?
Kapıyı cebinden çıkarttığı aletle açtıktan sonra yavaşça içeri süzüldü. Sesler daha da net geliyordu şimdi. Etrafına göz atarken ağır adımlarla sese doğru ilerledi. Koridorun sonundaki odanın önüne geldiğinde beklemediği birşey oldu ve kapı aniden açıldı. Şaşkın bir ifadeyle kendisine bakan bir kadın duruyordu karşısında. Kelimeler çıkış yolunu bulamadı, her ikisinin de birbirine söyleyecek çok şeyi olmasına rağmen.
Havin aradaki suskunluğu bozmak adında bir adım attı.
"Merhaba Yasir."
"Merhaba Havin."
Can bağından olsa gerek şimdiye kadar hiç görüşmeyen bu iki kardeş birbirini gördükleri andan itibaren kabullenmişlerdi.
"Sende benim için mi buraya geldin? Ah pardon tabiki öyle. Burada olmakla bana nasıl bir mutluluk bahşettiğini anlatamam. İyi ki geldin."
"Ben Zehir den öğrendim burada olduğunu. Geç geldiğim için kusura bakma. Neyse ki iyi görünüyorsun."
"Evet iyiyim denebilir. O halde olan bitenlerden de haberin vardır?"
"Sadece başının dertte olduğunu biliyorum. Esas meseleyi bana anlatmanı umuyordum aslında."
"Tamam. Sana herşeyi, en başından anlatacağım abi."
"Zehir nerede peki? Benden önce burada olur diye düşünüyordum."
Havin mahçup bir ifadeyle Yasir'e baktı.
"Bende tam o meseleyi çözmeye uğraşıyordum."
Yasir kaşlarını çatıp ciddi bir ifadeyle sordu.
"Sorun ne Havin?"
"Gelsene."
Havin odaya girerken Yasir de arkasından içeriye yürüdü. Oda evin diğer bölümleri gibi darmadağındı. Birilerinin eve girdiği açıkça belliydi. Ve kesinlikle birşey arıyorlardı.
Oda da tek bir yatak ve ikili bir dolap vardı.
"Zehir! Havin ona ne oldu böyle?"
"Ben eve giren saldırganlardan birinin dönmüş olabilecegini düşündüm. Çantamda her ihtimale karşı felç zehri bulunduruyordum. Onu elime alıp saklandım ve o içeri girer girmez kim olduğunu umursamadan boynuna sapladım. Ama sorun şu ki bu dağınıklıkta panzehirin yerini bulamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri 2 "MUAMMA"
VampireSerinin ikinci kitabıdır. Macera kaldığı yerden devam ediyor... Yayınlamakta olduğum bu hikaye az da olsa yetişkin ve şiddet öğeleri barındırdığından +16 yaş kitlesi için daha uygundur.